Hazırlayan: Hurşit KAYA-SGK Müfettişi
27/08/2020
Covid (19) pandemi süreci sağlık boyutunda ortaya çıkardığı riskler ve kaygılar sonucunda çalışma ve eğitim hayatı başta olmak üzere birçok alanı etkilemeye devam ediyor. Öncelikle bu süreçte, çalışma hayatında “fiziki işyeri” ortamına gitmeden “evde çalışma” giderek yaygınlaşmıştır. Benzer şekilde, pandemi sürecinde işyerlerindeki toplantılar “e-konferanslar”, “e-toplantılar” şeklinde internet ortamında çevrimiçi yürütülmeye başlanmıştır. Tabi ki, her meslek veya her iş evde çalışma şeklinde yürütülmeye müsait değildir. Ancak yeni teknolojiler beraberinde yeni meslekleri ortaya çıkarırken bazı mesleklerin ise yürütülme şeklini değiştirmektedir. Değişimin en belirginleştiği nokta ise, “fiziki işyeri” ortamının “sanal-dijital işyeri” haline gelmesidir. Bu dönüşüm, bir kısım işlerin dünyanın başka bir ucundan başka bir ucuna doğru çevrimiçi programlar aracılığıyla yüklenilmesini ya da yerine getirilmesini sağlamaktadır.
Kabul edilmeli ki, işyeri kavramının küresel ölçekte sanal-dijital ortamlara taşınması esasen böyle bir sanal dünyada “iş görmek” isteyen işçi konumundaki birileri” ile işin görülmesini isteyen “işveren konumundaki kişileri” ortaya çıkarmaktadır. Ancak böyle bir sanal dünyada bu kişiler, çoğunlukla farklı ülkelerde yaşayan ve birbirlerini hiç tanımayan kişile olmakla birlikte sadece ve sadece sanal ortamlar sayesinde birbirlerini bulan kişiler olmaktadır. Özellikle farklı ülkelerde yaşanması ve işlerin sanal ortamda yürütülmesi durumu ise, işçi ve işveren ilişkisi arasındaki iş ve sosyal güvenlik hukuku anlamındaki bağlılığı etkilemektedir. Bu hukuki bağlılığın kopması ise, iş ve sosyal güvenlik hukuku haklarından mahrum olan “sanal-dijital ortam çalışanlarını” doğurmaktadır.
Benzer gelişmelerin, eğitim alanında da yaşandığını görmekteyiz. Bu süreçte, pandemi risk ve tehlikelerini azaltmak üzere, fiziki olarak okulda öğretim hayatına devam edilemeyerek ders ve sınavların internet ortamında yapıldığına hepimiz şahit oluyoruz. Aynı kaygılarla, dünya ülkeleri itibariyle 2020-2021 güz döneminde de eğitimin internet ortamında yapılması söz konusu olacağa benziyor. Diğer taraftan pandemi süreci bitse de, hem çalışma hem de eğitim hayatının internet ortamında sürdürülmesi beklenen bir durum olacak gibi duruyor.
Böyle bir beklenti ise, bir ülkede çalışma izni alarak çalışma imkanına sahip olan kişilerin, internet ortamda çalışabilme imkanları çerçevesinde çalışma izni şartlarının yeniden belirlenmesi gerektiğini ortaya çıkarabilir. Bu durumda, çalışma izni alarak çalışanlar (örneğin Türkiye’deki bir üniversitede çalışan yabancı kökenli akademisyen vb) için sanal ortamda çalışabilmeyi kolaylaştırıcı veya uyumlaştırıcı mevzuat düzenlemelerinin yapılması gündeme gelebilir. Çünkü artık internet ortamında çalışma fiziki olarak örneğin Türkiye’ye gelmeden çalışabilmeye imkân sağlıyor. Böyle bir dönüşüm ise, çalışma izni ve sosyal güvenlik ile ilgili ilgili mevzuatın da değişikliğe uğrayacağı beklentisini oluşturuyor.
Çünkü gelinen noktada bazı mesleklerin(örneğin akademisyenler, öğretmenler, diyetisyenler vb) sanal ortamda yapılabilirliği giderek yaygınlaşmaktadır. Bu ise iki temel sonuç ortaya çıkarmaktadır.
a-Yabancı bir çalışan örneğin bir akademisyen artık Türkiye’ye gelmeden dünyanın bir ucundan Türkiye’de kurulu bir üniversitedeki öğrencilerine derslerini internet ortamında verebilmektedir.
b-Bu şekilde internet ortamında çalışma beraberinde çalışma izni ile ilgili mevzuatın değiştirilmesini veya güncellenmesi gerektirmektedir
Bu değerlendirmeler ışığında; bazı mesleklerde (sporcular gibi fiziki çalışmayı gerekiren meslekler hariç) çalışan yabancı bir vatandaşın Türkiye’de çalışma izni alarak çalışma durumunun giderek internet ortamına taşınması ile gelişmeler takip edilerek, bu minvalde çalışma izni ile ilgili mevzuatın nasıl güncellenmesi gerektiğini bugünden Türkiye’de tartışmak gerekiyor.