GIG EKONOMİLERİNDE ORTAYA ÇIKAN REFAH AZALIŞININ BERTARAF EDİLMESİNE DAİR YENİ BİR POLİTİKA ÖNERİSİ: KAYNAKTA SOSYAL GÜVENLİK PRİMLENDİRMESİ

ÖZ

            Dijitalleşme ekonomiler ve şirketler arasında yayılmaya devam ederken, işgücünün çalışma şeklini klasik işlere göre epeyce farklılaştırmaktadır. Dijital ortamlar aracılığıyla yapılan çalışmalar “gig ekonomileri” veya “platform ekonomileri” olarak adlandırılmaktadır. Gig ekonomilerinde çalışanların “bağımsız yüklenici” olarak görülmesi sosyal güvencesizliğe neden olmaktadır. Bu ise, gig ekonomilerinde çalışanların refahlarını etkileyen yegâne unsur olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun dışında, gig ekonomilerinde başka sorunlar ya da refahı azaltan başka unsurlar olduğu da fark edilmektedir. Küresel platform şirketlerinin genel düzeyde sosyal güvencesizliği giderici bir düzenleme yapmaması ise, ulus devletlerin bu konuya yönelerek sosyal güvenlik politikası geliştirmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Bu kapsamda, çalışmada gig ekonomilerinde çalışanların karşılaştığı sorunlar refahı azaltan etkenler olarak ele alınarak, konuya sorunsal bazda yaklaşılmaya çalışılmıştır. Bu çerçevede, Türkiye’de faaliyette olan gig ekonomisine dahil platform şirketler üzerinden yapılan ödemelerin ve gig çalışanların takip edilerek SGK tarafından yapılacak “Kaynakta Sosyal Güvenlik Primlendirmesi” ile sosyal güvence altına alınması önerilmektedir.

            Anahtar Kelimeler: Gig Ekonomisi, Dijital Kimlik, Kaynakta Sosyal Güvenlik Primlendirmesi.

ABSTRACT

As digitalization has been spreading among economies and companies, it has been differentiating the way of work compared to classical jobs. Works done through digital medias are called “gig economies” or “platform economies”. Evaluating workers in gig economies as “independent contractor” results with social precarity. This situation happens sole element which affects workers’ welfare in gig economies. Other than that, different problems or factors causing welfare loss can be seen in gig economies. Passiveness of global platform corporations in eliminating general social precarity proves the need for developing social security policy to be done by nation states. In this study, gig economy workers’ problems are determined as factors reducing welfare. Within this scope, payments sent through platform companies within gig economies in Turkey and gig workers are proposed to be tracked by SSI thanks to social security premium at source.           

Keywords: Gig Economy, Digital Identity, Social Security Premium at Source

GİRİŞ

             Küreselleşmenin eşliğinde ekonomilerin dijital ve sanal ortamlara doğru geçişi mal ve hizmet üretim yöntemlerini dönüştürmeye devam etmektedir. Özellikle diyetisyenlik, danışmanlık, yazılım, program yapma, veri girişi, bilgisayar ortamında çalışma gibi işlerin dijital ve sanal ortamlara geçişi mümkün iken, imalat ve montaj gerektiren işlerin geçişi ise şu an itibariyle pek mümkün gözükmemektedir. Bu tip işlerin dijital ve sanal ortamlara kayması asıl olarak küresel düzeyde işgücünün dönüşümünü sağlamaktadır. En basit anlatımla, dijital ve sanal ortamlar sayesinde dünyanın bir ucundaki iş yapılmasını talep eden işveren konumundaki kişi ile emeğini arz eden işçi konumundaki kişi çevrimiçi çalışan bir program sayesinde karşılaşmakta ve işin ifa edilmesi hususunda anlaşmaktadır. Ancak bu kişilerin farklı ülkelerde yaşaması, çevrimiçi program vasıtasıyla birbirlerini görmeden anlaşması, kimlik tespiti zorluğu gibi sorunları da beraberinde getirmektedir. Daha önemlisi, dijital ve sanal ortamlarda çalışanlar klasik anlamda bağımlı çalışan işçi statüsünde sayılmamakta ayrıca ortada klasik anlamda istihdam etmeden kaynaklı sorumlu olan bir işveren de bulunmamaktadır. Bu nedenle, dijital ve sanal piyasada çalışanlar iş ve sosyal güvenlik hukuku düzenlemelerinden de yararlanamamaktadır.

            Literatürde ise, bu küresel boyutta dijital ve sanal ortamlar sayesinde yapılan işleri tanımlamada “gig ekonomileri” kavramı kullanılmaktadır. Gig ekonomileri teknolojik ilerlemelere bağlı olarak gün geçtikçe önem kazanmaya devam ederken, en başta “güvencesiz çalışma” doğurması nedeniyle bazı toplumsal/sosyal sorunları beraberinde getirmektedir. 

            Bu kapsam dahilinde; gig ekonomilerinin özellikle sosyal güvencesizlik bağlamında ortaya çıkardığı sorunlar ile diğer yarattığı sorunların neler olduğunun analizi ve bunların toplumsal refah azalışına neden olduğunun gösterilmeye çalışılması bu çalışmanın amacıdır.

Gig ekonomileri ile ilgili yapılan değerlendirmelerin; özellikle de güvencesiz çalışma kaynaklı sorunlar çıkaran veya sosyal refahı azaltan yönler dahilinde ele alınması ve bunların vurgulanması ancak avantajlarına ise yer verilmemesi çalışmanın sınırını oluşturmaktadır. 

Bunlar dışında, gig ekonomisinde yer alan bir şirket olan Uber’in Türkiye’de faaliyet gösteren bir sürücüsünün vergisel ve sosyal güvenlik yönleriyle karşılaştığı deneyimleri kavrayabilmek için mülakat yapılması ise çalışmadaki bir yönteme işaret ettiği gibi çalışmanın sınırını da belirtmektedir.

Son olarak, küreselleşen ve dijitalleşen bir dünya karşısında gig ekonomilerinin yarattığı sorunların ulus devletlerce giderilmesi yönünde koruyucu ve kapsayıcı politikaların geliştirilmesinin gerekliliğine vurgu yapılarak bu konuda Türkiye için gig ekonomilerindeki parasal ve finansal işlemlerin takip edilmesi ve “Kaynakta Sosyal Güvenlik Primlendirme” yöntemiyle sigortaya tabi tutulmasının önerilmesi ise çalışmanın önemini oluşturmaktadır. 

  1. ÇALIŞMAYA ANALİTİK YAKLAŞIM

Çalışmanın konusu olan gig ekonomileri ve toplumsal refah ilişkisine değinmeden önce refah kavramıyla ilgili açıklamalarda bulunma zaruri görülmüştür. İlk başta, refah kavramının içeriğine bakıldığında sübjektif ve objektif açıdan ele alınabileceği fark edilmektedir. Bu şekilde refahın kavramsal boyutunu belirleme ise bireysel ve toplumsal refah tanımlarına işaret etmektedir. Bireysel refahı bütün bireyler için tek tek değerlendirmenin ciddi zorlukları bulunmaktadır. Başta gelen zorluk ise, bireysel refahın çeşitlilik göstermesidir. Kişisel farklılıklar nedeniyle, bireylerin çeşitli unsurlardan refah edinmekte ya da edinmemekte veyahut da edinseler bile bireysel refahın ölçüsü bireyden bireye farklı seviyeler gösterebilmektedir.

Çalışmada ise, gig ekonomileri ve refah ilişkisi çerçevesinde ele alınan kavramsal boyut “sosyal refahı” ya da “toplumsal ihtiyaçları” içermektedir. Gig ekonomileri küresel boyutta her geçen gün daha da önem kazanırken, barındırdığı “bağımsız yüklenici(independent contractor)” tanımlamasıyla iş ve sosyal güvenlik hukuku içerisindeki işçi-işveren arasındaki geleneksel bağımlılık ilişkisinin dışına çıkılan bir alan yaratmaktadır. Diğer yandan, sosyal sigortalar anlamında hem kısa vadeli sigorta kolları (iş kazası, meslek hastalığı, analık, hastalık) hem de uzun vadeli sosyal sigorta kolları açısından (malullük, yaşlılık, ölüm) güvencesiz çalışmayı doğurması nedeniyle önemli sosyal riskler ve sosyal sorunları da bir arada barındıran bir yapıya dönüşmektedir.

Bu nedenlerle; gig ekonomileri ve refah ilişkisi ele alınırken refaha dair yapılan açıklama ve değerlendirmeler içerisinde gig ekonomilerinden doğan toplumsal sorunların giderilmesi ihtiyacının ortaya çıktığı vurgulanarak çalışmaya çerçeve oluşturulmuştur. Bu çerçevede;

-Gig ekonomileri küresel bir boyutta ve sanal bir ortam aracılığıyla işlediğinden,

-Uluslararası bir boyutta işgücüne açık bir hale gelmesi nedeniyle birden fazla devleti ilgilendiren bir yapıda olmasından,

-Gig ekonomilerinde güvencesiz çalışma temelli sosyal sorunlara zemin hazırlayan alt yapının olması nedeniyle toplumsal refahı azalttığı yönleri ile analiz edildiğinden,

-Gig ekonomilerindeki küresel ölçekteki firmaların ticari merkezlerinin bulunduğu veya menşeinde bulunduğu ülkelerde karşılaşılan sorunların giderilmesine aracılık etmesine rağmen diğer ülkelerdeki faaliyetleri noktasında etkisiz kalabilmesi nedeniyle ulus devletlerin bu ekonomilerdeki toplumsal sorunlara karşı politika geliştirmesi gerektiği fark edildiğinden,

-Son olarak, Türkiye’de Uber faaliyeti bir mahkeme kararı ile yasaklanırken, ortada işsiz kalan Uber sürücülerinin Türkiye’de hem vergi açısından hem de sosyal güvenlik açısından bağımsız çalışan statüsünde vergi mükellefi ve kendi adına ve hesabına bağımsız çalışan kişi sigortalısı olarak tanınmasından dolayı bu Uber sürücülerinin tamamen bir online platformun tercihlerine veya bu platform adına alınan kararlara bağlı hale gelmesi nedeniyle bağımsız çalışan olarak tanımlanmaması gerektiği düşünüldüğünden,

Türkiye için gig ekonomisinde çalışan kişilerin saptanması ve bu kişiler adına yapılacak “Kaynakta Sosyal Güvenlik Primlendirme” önerisi getirilmektedir. Böyle bir öneri ile bu alandaki boşlukların giderilebileceği ve toplumsal sorunların en aza indirilebileceğine işaret edilmektedir.

  1. SOSYAL REFAH

2.1. Sosyal Refahın Dönüşümü Perspektifinde Bir Bakış

Endüstri Devrimi sonrasında kapitalist sisteminin yarattığı sömürü düzeni nedeniyle ortaya çıkan sorunlara çözüm olarak ortaya çıkan sosyal politika diğer taraftan da ulus devletin otoritesine meşruiyet kazandırmıştır. Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa Birliği (AB) ülkeleri başta olmak üzere; efektif talep yetersizliğine ve arz fazlalığına bağlı olarak yaşanan 1929 Buhranı sonrasında ikincil dağılımı sağlayıcı Keynesyen makro ekonomik politikaların uygulanması, korporarist anlayışın (işçi, işveren, devletin birlikte katımıyla) var oluşu, endüstriyel demokrasinin işletilmesi, sosyal sigorta ve sosyal yardım mekanizmalarının geliştirilmesi etkisinde işçi ücretlerinde veya işçilerin satın alma gücünde önemli artışlar gerçekleşmiştir. Sosyal devlet politikalarının geliştirilip uygulandığı 1940-1970’lı yılların arasında refah devleti altın çağını yaşamıştır[1].  

Refah devleti altın çağını yaşadıktan sonra 1970’li yılların başlamasıyla ciddi boyutlara gelen kamu harcama düzeyleri, petrol ve enerji yönünden yaşanan arz şokları, işsizlik ve enflasyonun aynı anda yaşandığı stagflasyon olgusu, küreselleşmenin etkisiyle ticaretteki acımasız uluslararası rekabet, çok uluslu şirketlerin varlığı, üretimin küresel ölçekte ucuz işçiliğin olduğu yerlere gitmesi, sermaye hareketlerinin baş göstermesi gibi etkenler refah kapitalizmini büyük bir krize sokmuştur. Bu durum, sosyal refah devleti uygulamalarının sürdürülebilirliğini sorgulatarak sosyal refahın sunumunda devletin üstlendiği yükün piyasa ve özel sektör tarafından paylaşılması gerektiğine dair inanış yayılmaya başlamıştır. Böylece kriz sonucunda refah devleti sistemlerinin geleceği ile yeniden yapılandırılması üzerine politik ve kuramsal tartışmalar yapılmaya başlamıştır.

Refah devleti üzerinden tartışılan reform uygulamaları ise neo-liberal bir çizgide özellikle üretimde maliyet kontrolünü sağlama ve mali disiplini bırakmama üzerine geliştirilmiştir. Maliyet kontrolü anlamında bir yandan işverenlerin küresel rekabete uyum sağlamasına yönelik işçi ücretlerinin katılığı karşısında sendikaların güç kaybettirilmesi, esnek çalışma gibi a-tipik çalışma yöntemlerinin yaygınlaştırılması gibi güvencesiz çalışma anlayışı yavaş yavaş iktisadi ve sosyal hayatın arasına yerleştirilmiştir. Ancak esnek ve güvencesiz çalışmayı çağıran maliyet kontrolünün gerçek yüzü olan işçi ücretlerinin azaltılması karşısında işçi kesiminden gelecek politik çatışma ve mücadelelerin yaşanması çok doğal bir reaksiyon olarak ele alınabilmelidir. Bu çatışma ve mücadeleden kaçınmak amacıyla, kriz sonucunda dile getirilen neo-liberal politikalar çerçevesinde refah sistemleri kendine özgü olarak sosyal diyalog gibi yeni kurumsal yapıları beraberinde getirdi.  Bu yeni sentezde, işveren kesiminden gelen iktisadi esneklik beklentisinin ve işçilerden gelen sosyal güvence beklentisinin sosyal diyalog mekanizması ile uyumlaştırılması söz konusu olmuştur. Sosyal diyalog, korporatist anlayışın aksine refah devleti reformlarının belirlenmesinde tarafların göreceli etkisinin azaltıldığı ancak taraflar arasında oluşacak çatışmaların çözümlenmesinde ise önemli bir fonksiyon görmeye yönelmiştir. Bu ise, neo-liberal anlayış çerçevesinde yeniden yapılandırılan yeni refah siyasetinin, sosyal tarafların etkisinin ve manevra alanlarını daralttığını doğrulamaktadır[2].

Refah devletinin altın çağını yaşadığı dönemde sosyal refah modellerinin nasıl işlediği çeşitli teorisyenlerce ele alınmıştır. 1990 yılında Esping Andersen’ın tanımladığı üç refah rejiminin ilki Anglo-Amerikan (Neo-Liberal) modelinde, sosyal refah uygulamalarının sunumunda piyasa rol üstlenmektedir. İkincisi olan Sosyal Demokrat (Nordic) modelde ise, refah uygulamaları doğrudan devlet tarafından karşılanmaktadır. Üçüncü model ise, bahsi geçen iki modeli karması olan Korporatis Kıta Avrupası (Franco-German) modelidir. Bunun dışında refah devleti modeli olan 1992 yılında Leibreid tarafından Güney Avrupa Modeli; 2014 yılında Coates tarafından Japonya ve Asya Kaplanları modeli, 1993 yılında ise Alber tarafından birbiri ile mücadele halinde olan kapitalizm modelleri geliştirilmiştir[3].

Refah devleti dar anlamda sosyal güvenlik ve sosyal hizmetlere devletin katılımı anlamına gelmektedir[4].  Genel anlamda, vatandaşların iyilik halini sağlamak üzere ekonomik ve siyasi hakların yanı sıra sosyal hakları tesis edilmesini görev olarak üstlenen devleti anlatmaktadır[5]. Refah devletinin temel işlevi gelir azaltıcı ve gider artıcı sosyal risklere karşı hem bireyi hem toplumu sosyal açıdan korumaktır. Ülkelerin sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasi ölçeklerine göre refah devleti uygulamalarının ve araçlarının farklılık arz ettiği bilinmektedir[6]

Son yıllardaki iktisadi ve sosyal gelişmeyle birlikte, sosyal refah (social welfare) çerçevesinde toplumsal ihtiyaçların karşılandığı bir sistemden daha geniş bir anlamda sosyal esenliğe (social wellbeing) ve iyi yaşama doğru bir yönelimin olduğu görülmektedir. Bunu bir örnekle açıklamak gerekirse, hastalandıktan sonra sağlık hizmeti sunumu bir toplumsal ihtiyaç olarak sosyal refahı temsil ederken; hastalanmadan önce sağlığın korunması ise sosyal esenliği ifade etmektedir.

Toplumsal sorunların tamamına karşılık verebilmiş, harika bir şekilde işleyen sosyal refah modeli dünya düzeyinde bulunmamaktadır.  Son yıllarda, çoğu ülke sosyal sorunların çözümü ve henüz karşılanmamış toplumsal ihtiyaçlara cevap verilmesinde farklı çözümler sunan, değişik hizmet çeşitleri üreten, yeni işbirlikleri doğuran ve yenilikçi fikirlerin geliştiren girişimlere büyük dikkat çekmektedir. Sosyal inovasyon olarak adlandırılan bu girişimlerin, sosyal ihtiyaçlara cevap veren ve insanlık refahını geliştirmeyi amaçlayan bir yönü bulunmaktadır. Neo-liberal bir sistemde devletin dolduramadığı ve piyasanın karşılık veremediği sosyal boşlukları doldurmada yenilikçi bir bakış açısı sunan sosyal inovasyon sosyal politika yapım süreçlerinde etkili bir rol üstleneceğe benziyor. Devlet ile toplum arasındaki ilişkinin yeniden yapılandırılmasında sosyal inovasyon bakış açısının kullanılması refah kristali olarak tanımlanmaktadır[7].

Diğer taraftan refah rejimleri içinde tartışılan konulardan biri de sosyal yardım uygulamalarıdır. Liberal düşünce içerisinde, sosyal yardımların karşılıksız ve geçici yapıda olmaları nedeniyle kişileri tembelliğe iteceği, düşük motivasyona yönelteceği ve işgücü piyasasındaki bilgi ve becerilerinin kopacağı gibi olumsuz yönlerine vurgu yapılmaktadır. Yine sosyal yardımların sorun teşkil eden bir yönünün de toplumca damgalanma, küçük görülme gibi davranışlar dahilinde olumsuzluklar yaratmasıdır.  Liberal öğretide, ücretliler toplumu ve çalışma içerisinde bulunma şartı ile refah sağlanır ilkesi hakimdir.  Bu çerçevede, istihdam ve sosyal yardım arasındaki ilişki Esping Andersen’in Refah Kapitalizminin Üç Dünyası adlı eserindeki “Liberal, Muhafazakar, Sosyal Demokrat” sınıflandırmasına dahil ülkeler kapsamında 2005-2016 dönemince incelenmesi sonucunda genel çerçevede; her üç sınıflandırma içerisinde de sosyal yardımlarda yaşanan artışların istihdamı negatif yönde etkilediği bulgulanmıştır. Bu negatif ilişkinin düzeyi liberal modelden sosyal demokrat modele gidildikçe azalmaktadır[8].

Bütün bunları çalışma açısından değerlendirmek gerekirse, toplumsal refahın artırılması görevi devlet dışında piyasa, aile, sivil toplum kuruluşları gibi diğer refah kurumlarına da yüklenilmiş durumdadır. Piyasalar ise mümkün olduğunca uluslararası bazda işleyen dijital ve sanal ortamlara yani gig ekonomilerine yönelmektedir. Gig ekonomileri küresel boyutta ve sanal bir ortamda işlemesi nedeniyle işgücünü esnekliğinin bilindiği anlamının çok ötesinde bir hale dönüştürerek adeta ultra esneklik sağlayan bir hale getirmektedir. Bu dönüşüm ise bir ulus devletin sosyal politikasının etkinliğini azalttığı gibi ortaya çıkan sorunlar nezdinde bundan sonraki dönemde ise önemini daha artırmaya evirilecektir. Gig ekonomilerinin yarattığı sorunlar karşısında ise sosyal yardımların, sosyal desteklerin uygulanması ise sürdürebilirliği yönünden her zaman mümkün değildir. Bu kapsamda gig ekonomileri için sosyal veya özel sigortacılık ya da sosyal inovasyon yeniliklerinin yaratılması gerekmektedir.  Bunun içindir ki, gig ekonomileri yarattığı sosyal sorunlar nedeniyle, sosyal politikanın yıllardır gelişen değişen yönlerine ilaveten daha başka dönüşümlere uğramasına da kapı aralamaktadır. Çünkü gig ekonomileri içerisinde giderilmesi gereken önemli ihtiyaçlar bulunmaktadır.     

2.2. Sosyal Refah ve Sosyal İhtiyaç Tanımlanmasına Dair Gereklilik

Sosyal (toplumsal) refah, bir toplumdaki bireylerin ve grupların ihtiyaçlarını karşılamak ve toplumsal sorunları ele almak için çeşitli toplumsal düzenlemelerin gerekliliği üzerinde durmaktadır. Toplumsal refah ne ile ilgilidir dediğimizde, bu kavramı tanımlayan önemli bir unsur göze çarpmaktadır. Bu ise, toplumsal ihtiyaçların karşılanması aracılığıyla toplumsal refahın artırılmasının sağlanacağıdır. Bu önermeden ise, Sosyal (Toplumsal) İhtiyaçlar Nedir? sorusu aklımıza hemen gelmektedir. Öncelikle belirtmeliyiz ki, ihtiyaç kelimesinin anlamı istek kelimesinin anlamından farklıdır. İstekler daha geniş bir anlam içermektedir. Şöyle ki; bilgisizlik, yanlış karar alma, aşırı tüketim yapma, zevk ve tercih gibi etkenlerle ihtiyaç duymadığımız şeyleri satın aldığımıza şahit olmaktayız. İhtiyaçların kavramsal özünde ise zorunluluk bulunmaktadır. Örneğin, hasta olduğumuzda istirahat etmemiz, ilaç kullanmamız birer ihtiyaçtır. Tabi ki, ihtiyaç duyulan şeyler bireyden bireye farklılaşabilmektedir. Bu nedenle, bireylerin ihtiyaçlarının tam olarak neler olduğunu tek tek belirlemek çok güçtür[9]. Konumuz olan gig ekonomileri gün geçtikçe yaygınlaşırken bu ekonomilerde iş ve sosyal güvenlik mevzuatının kenarında bir konumlandırma ile “bağımsız çalışan” sıfatıyla küresel ölçekte sosyal güvencesiz bir şekilde gerçekleştirilen çalışmalar karşısında sosyal riskler ve tehlikeler ortaya çıktığı görülmektedir. Bu sosyal risk ve tehlikelerin ortadan kaldırılmasının toplumsal bir ihtiyaç haline gelmesi ise her geçen gün artmaya devam etmektedir. Gig ekonomilerinde ortaya çıkan toplumsal ihtiyaçların giderilmesi konusunda başta ulus devletler sosyal politika uygulama ve enstrümanları ile görev üstlenmek zorundadır. Ulus devletlerin sosyal politika aracılığıyla gig ekonomileri için sosyal korumayı sağlaması gerekliliğine dair tespitimiz çalışmanın ana dinamiğidir.

Diğer taraftan, ihtiyaç durulan şeylerin neler ve hangi miktarda olması gerektiği öncelikle bireylerin kendilerince hissedilebilmektedir. Bunun dışında, uzmanlarca ve çeşitli karşılaştırmalar yoluyla üçüncü kişiler tarafından bireylerin nelere ihtiyaç duyabileceği de keşfedilebilmektedir. Bu çerçevede, refahın artırılmasını sağlayan toplumsal refah kurum tipleri ise; aile, piyasa, sivil toplum kuruluşları, refah devleti uygulamalarıdır.  Bireyin ve grupların ihtiyaçlarının kendisi dışında doğrudan ve dolaylı belirlenmesinin; aile, sivil toplum kuruluşları ve refah devleti uygulamaları ile yapılabildiği görülmektedir[10]. Bu çerçevede gig ekonomileri için sosyal politikanın gerekliliğine vurgu yaparken bu görevi devletin de dahil olduğu diğer toplumsal refah kurumlarının dayanışması ile yapılabileceğinin altını çizmek gerekmektedir.

Sosyal politika alanı geniş anlamda, bir toplum içerisinde yaşayan bireylerin ve grupların beslenme, barınma, giyinme, sağlık, çevre vb. temel ihtiyaçlar ile kültürel ihtiyaçlarının karşılanması gerekliliği üzerine durmaktadır. Sosyal politika bu ihtiyaçların karşılanmasını incelerken bu refah kurumlarının nasıl örgütlendiği ile de ilgilenmektedir. İnsanın temel, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarının karşılanıp karşılanmadığının yanında toplumsal sorunların nasıl tanımlandığı da sosyal politikanın inceleme alanıdır. Bu nedenle, sosyal politika açısından bireysel ihtiyaçlardan ziyade toplumsal ihtiyaçların ve toplumsal sorunların tanımlanması çok önemlidir. Örneğin, bir kişinin işsiz kalması başlı başına toplumsal bir ihtiyacın varlığı anlamına gelmeyeceği gibi toplumsal bir soruna da işaret etmez. Ancak işsizliğin yaygınlaşması halinde ise artık toplumsal bir ihtiyacın ve toplumsal bir sorunun varlığından bahsedilir[11]. Bu noktada ise, gig ekonomilerinin küresel boyutta olması ve giderek gelişmesi beraberinde ortaya çıkan sosyal güvencesizlik sorunu geniş kitleleri ilgilendirmesi nedeniyle toplumsal sorunların ve ihtiyaçların varlığına işaret etmektedir.

Toplumsal sorunların nasıl belirlendiği ise öncelikle topluluğun siyasi sürecinin bir parçası olduğu gibi iktisadi ve sosyal koşulların düzeyi ile sorunların nasıl algılandığı ve nasıl yargılandığı ile yakından ilişkilidir. Bu nedenle, toplumsal sorunlara nasıl öneriler getirildiği; toplumsal siyasi süreç, iktisadi ve sosyal koşullar ile toplumsal algı ve yargılara göre belirlenmektedir. Örneğin, hükümet işsizlikle mücadelede iş yaratma yöntemi olarak esnek çalışma yöntemlerini önerirken, yoksullar ise esnek çalışmaya bağlı görece az çalışma ve az gelir kazanmayı ise sorunun kaynağı olarak görmektedir. Ancak şunu belirtmeliyiz ki, toplumsal sorunların algılanmasında ve tespitinde önemli olan duygu bir şeylerin yanlış gittiği hissidir[12]. Bu açıdan bakıldığında, gig ekonomilerinde çalışanlar için bir şeylerin yanlış gittiği hissi çok belirgindir. Bunu özellikle klasik işlerle kıyasladığımızda, gig ekonomilerinde sorunlar ve ihtiyaçlar çok daha görünür hale gelmektedir.

Şunu da belirtmekte yarar var ki, gig ekonomilerinin sosyal politika kapsamına alınması veya uyumlaştırma işlemleri ile bu alandaki refah azalışlarının azaltılabileceğine dair yaklaşımımız noktasında normal klasik işlere göre bazı aksaklıkların da yaşanabileceğini de en baştan öngörmek gerekmektedir. Çünkü; gig ekonomilerinde gerçekleştirilen çalışmaların bir kısmının küresel bazda gerçekleştirilen organizasyonlar olması bu ekonomiler üzerindeki ulus devlet etkisinin de sınırlı olacağı anlamına gelmektedir. Bu nedenle, gig ekonomilerindeki sosyal riskler ve sosyal sorunların problem olarak görülüp görülmemesinin yanı sıra ne ölçüde problem olarak görüleceği ayrıca sorun olarak görülmesinin yanı sıra hangi sosyal politika araçlarının ne derecede uygulanması gerektiği hususunda ulus devletler arasında da ciddi farklılıklar oluşabilir. Nihayetinde; ulus devlet politikalarının ekonomik, siyasal, kültürel ve sosyal açıdan ayrışabildiğini hepimiz herkesçe bilinmektedir. Dolayısıyla, sosyal refah kurumlarınca gig ekonomilerindeki çalışanlar için neyin ihtiyaç ve sorun olarak tanımlanması ayrıca da hangi sosyal politika uygulamalarının önerileceği hususunda ülkeden ülkeye farklılıklar ortaya çıkacağını bugünden görmek gerekmektedir. Bu çerçevede; gig ekonomilerindeki ihtiyaçların karşılanmaması ve sorunların giderilmemesinin sürdürülebilir olmadığı önemli bir gerçektir.

 

  1. GİG EKONOMİSİ

3.1. Gig Ekonomisi Kavramı

Teknolojinin ilerlemesiyle piyasalar ve endüstriler giderek dijital ortama taşınmaktadır. Bu yönelme aynı zamanda işgücü piyasasında bir kısım yenilikleri ve dönüşümleri de beraberinde getirmektedir. Gig ekonomileri (geçici işler ekonomisi) kavramı ise bu yeniliklerin başında gelmektedir. Digital platformalar geliştikçe, gig ekonomileri kavramı da her geçen gün gelişmeye ve gündem olmaya devam etmektedir. Ancak üzerine yapılan ciddi tartışmalara rağmen, kavramın tanımlanması ilgili olarak henüz tam bir netlik bulunmamaktadır. Buna rağmen, gig ekonomilerini tanımlamada, bu ekonomide görülen işlerin geçici işler olduğuna dair nitelemenin öne çıktığını görmekteyiz[13].

Genel anlamda; bir işin görülmesini talep edenler, işverenler, işçiler ve müşteriler kısacası taraflar arasındaki kısa dönemli taahhütler olarak karakterize edilen gig ekonomisi kavramının net bir tanımlamasının olmaması, başka kavramların da gig ekonomisi ile eş anlamlı bir şekilde kullanılmasına neden olmaktadır.  Bu nedenle, gig ekonomisi aynı zamanda; paylaşım ekonomisi (sharing economy), işbirliği ekonomisi (colloborative economy), erişim ekonomisi (access economy), talep ekonomisi(on-demand economy), serbest ekonomi (freelance economy) 1099 ekonomisi (1099 economy), platform ekonomisi (platform economy), eşleştirme ekonomisi (matching economy), eşler arası pazarlar (peer-to-peer markets)  ve yetenek pazarları (talent market places) olarak da adlandırılmaktadır[14].

Ancak Mc Kinsey tarafından yapılan tanımlamaya göre, gig piyasaları dijital ortamda yapılan koşullu çalışmayı ifade etmektedir. Ancak bu tanıma sözleşmesiz yürütülen yarı çalışma ve serbest çalışmanın dahil olmadığı belirtilmektedir[15].

Gig ekonomilerine dair açıklamaları çalışma konumuz itibariyle değerlendirirsek, gig ekonomileri; çalışanların tam zamanlı istihdamını öngören standart çalışma modelinin ötesinde, işlerin kalıcı olmayan anlaşmalar eşliğinde yerine getirildiği sanal ortamın aracılık ettiği bir işgücü piyasasını ifade etmektedir[16].

3.2. Gig Ekonomisinin Özellikleri

            Gig ekonomileri esasen; geleneksel endüstrilerde a-tipik, esnek, serbest, gündelik, rastlantı şeklinde çalışanların iş görme edimlerinin dijital ortama yöneltilmesine benzemektedir. Buna rağmen, gig ekonomilerinde çalışanlar ile geleneksel endüstrilerde çalışanlar arasında önemli farklılıklar bulunmaktadır.

            Öncelikle gig ekonomilerinde çalışanlar, fiziki bir işyeri ortamına bağlı kalmaksızın ev ortamında veya diledikleri ortamda çalışmaktadır. Bu nedenle çalıştıkları zamanı kendileri ayarlayabilmektedir. Buna bağlı olarak, gig ekonomilerinde çalışanlar için tahmin edilebilir bir çalışma zamanı belirlemek pek mümkün olmamaktadır. Tabi bu farklıklar gig piyasasında görülen işin niteliğine ve konusuna göre değişiklik göstermektedir. Bu kapsamda gig piyasasında yer alan firmalardan bazılarında çalışanlar istedikleri zaman çalışabilirken, bazı firmalarda ise çalışma esnekliği buna göre daha katı bir şekilde uygulanmaktadır. Diğer taraftan gig piyasasında yapılan iş için gerekli olan beceri düzeyi esnekliği etkileyen bir diğer faktördür. Örneğin gig piyasasında, yazılım kodu yapacak bir çalışan daha özerk iken, fotoğraf etiketleme veya veri girişi yapacak bir çalışan ise daha az esnekliğe sahiptir[17].

            Gig ekonomilerinde zaman bakımından netlik olmaması çalışanların yaptıkları kısa süreli işler karşılığında alacakları ücretlerin de tahmin edilebilirliğini ortadan kaldırmaktadır. Bu nedenle, diğer klasik işgücü piyasalarına karşılık gig ekonomilerinde çalışanlar için ücretler konusu ciddi farklılık göstermektedir. Ayrıca ücret konusundaki belirsizliğin yanında gig piyasalarında çalışanlar için ikramiye, promosyon gibi ek katkılar da söz konusu olmamaktadır[18].

Gig ekonomileri için ortaya çıkan başka bir farklılık ise, bu piyasada iş görenlerin hak ettikleri ücretlerden üçüncü bir kişi tarafından kesinti yapılması durumudur. İşleyişe baktığımızda, gig ekonomisinde çevrimiçi platformlarda iş yaptırmak isteyen kişiler/işverenler ile iş görmek yani çalışmak isteyen bireyler birbirleriyle, arz ve talep içerisinde eşleşmektedir. Platformlar aracılığıyla yerine getirilen işler nedeniyle iş görene ücret ödemesi yapılırken komisyon ücreti altında bir kesinti yapılmaktadır. Diğer bir deyişle, çevrimiçi platformların sahipleri aracılık ettikleri işler nedeniyle yapılan ödemelerden yüzdesel olarak pay kazanmaktadır[19].

Diğer taraftan, gig ekonomilerinde çalışanlar, işlerini yürütürken iş talep edenlerle veya işverenlerle bağlantı kurmadan verilen işleri veya görevleri yerine getirdikleri için tercih edilmektedir[20]. Bu ise, gig ekonomilerindeki işleri klasik işlerden ayıran başka bir farklılıktır.

Bununla birlikte, gig piyasasında yer alan platform sahibi şirketlerin uygulamalarında farklılık olduğu görülmektedir. Örneğin bazı platformlarda gig çalışanlarına platform üzerinden fiyatları ve işleri serbestçe belirleyebilme ve seçebilme hakkı tanırken, diğer platformlar ise ücretlerin ve işlerin belirlenmesini kendi kontrolüne bırakmaktadır[21]. Bu farklılık ise, gig işlerinin konusuna ve niteliğine göre değişiklik göstermektedir.

Bir diğer farklılık ise, gig ekonomisi içerisinde yer alan platforma sahip şirketlerin, dijital ortamda iş gördürmek isteyen işverenler/müşteriler ile gig çalışanları arasındaki ilişkiyi üçüncü bir kişi olarak kontrol etmesinde ortaya çıkmaktadır. Ayrıca bu şirketler platform markasını da kendileri yönetmektedir[22].

            Gig ekonomisini klasik piyasa ekonomilerinden ayıran ve yukarıda açıklanan söz konusu farklılıklar, gig piyasalarını karakterize eden hukuki ilişkinin kabul edilişinde kendini gösteren önemli bir farklılığı açığa çıkarmaktadır.  Bu ise, gig ekonomisinde yer alan platform sahibi şirketlerin (on-demand companies), bu platformlarda çevrimiçi bulunan gig çalışanlarını klasik anlamda bağımlı işçi olarak görmemesidir. Aksine gig çalışanlarını bağımsız ve özgür bir sözleşmeci olarak görmektedir. Dolayısıyla platformlarla yapılan sözleşmelerin başlığı da sağlayıcı ve şirket arasındaki şözleşme olarak dizayn edilmektedir[23].

            Ancak gig piyasalarının yaygınlaşmaya devam etmesi bu piyasada çalışan sayısının giderek artmasına neden olmaktadır. Bu nedenle, klasik anlamda işçi ve işveren ilişkisinin tanımlanmadığı gig ekonomisindeki sorunların ele alınması ise giderek daha büyük ihtiyaç haline gelmektedir. Bu kapsamda, örneğin ABD’de gig piyasasında yer alan taşıma hizmeti sunan Lyft platformunda çalışan gig sürücülerinin asgari ücret ve fazla mesai ücreti gibi işçi haklarına sahip oldukları dile getirilmektedir[24]. Benzer şekilde, ABD’deki bir şehir meclisince gig piyasasındaki bir platformda sürücü olan gig çalışanlarına yerel toplu pazarlık hakkı verilmiştir[25].

Bu gelişmeler, insanların hangi ortamda olursa olsun, örneğin dijital bir ortamda işleyen gig ekonomisinde her ne kadar doğrudan işçi ve işveren ilişkileri üzerine hukuki bir tanımlama yapılmayan bir zeminde bile çalışma veya iş görmeden kaynaklanan ilişkilerin asgari sınırlar çerçevesinde düzenlenmesi gerekliliğini işaret etmektedir.

            3.3. Gig Ekonomisi Örnekleri

Gig ekonomilerinin işleyişine baktığımızda, temel olarak “yığın çalışma (crowdwork)” ve “uygulamalar aracılığıyla talep üzerine çalışma (work on-demand via apps)” olmak üzere iki tür çalışma biçiminde sistemin işlediğini görmekteyiz[26].

Yığın çalışma, çevrimiçi platformlar aracılığıyla bir dizi görevin internet ortamında yerine getirilmesini ifade etmektedir[27]. Bu platformlar sınırsız sayıdaki müşteriyi/iş talep edeni/işvereni ve çalışanı küresel bazda dijital bir ortamda birbiriyle buluşturmayı sağlamaktadır. Yığın çalışmalarda, küresel boyuta erişebilen dijital platformlara farklı coğrafyalardan çevrimiçi kullanıcıların erişmesi nedeniyle çalışma standartları oluşamamaktadır[28].

Uygulamalar yoluyla talep üzerine çalışma ise yığın çalışmadan biraz farklılık göstermektedir. Uygulamalar yoluyla talep üzerine çalışma; kentsel ve kırsal bir alanda taşıma ve temizlik gibi geleneksel işlerin yürütülmesinin yanı sıra büro işlerinin de yerine getirilebildiği bir çalışma biçimidir[29]. Uygulamalar yoluyla talep üzerine çalışmada çevrimiçi platformlar aracılığıyla müşteriler/iş talep edenler/işverenler ve çalışanlar eşleşebilmektedir. Bu kapsamda, uygulama yoluyla talep üzerine çalışma kapsamındaki işlerde çalışma standartları diğerine kıyasla oluşmaktadır[30].

Temel işleyiş farklılığına rağmen, gig ekonomisi içerisinde her iki çalışma biçiminde de e-ortamda ya da platformlar yoluyla verilen görevler çeşitlilik arz etmekte bu nedenle de homojen olmamaktadır[31]. E-ortamdaki veya dijital alandaki işlerin bu şekilde çeşitlilik ihtiva etmesi, bu türden çalışmalara dair sözleşmelerin teklif edilmesi, kabul edilmesi ve yerine getirilmesinde de kendini göstermektedir[32].

Gig ekonomisindeki bu iki çalışma biçimi arasında ortak özellikler de bulunmaktadır. Örneğin, gig ekonomisinde çalışanlar dijital platformlara veya akıllı telefon uygulamalarına sahip şirketler ile hukuki bir anlaşmayı imza altına alması gerekmektedir[33].

Tablo 1- Gig Ekonomilerinden Manzara

(Kaynak:[34])

Uygulamada, gig piyasasında faaliyet gösteren şirketlerin büyük bir çoğunluğunun yığın iş platformu, ulaşım platformu, teslim-gönderim platformu ve serbest çalışan platformu, profesyonel işler platformu, personel işleri platformu, satış pazarı platformu olmak üzere farklı iş kategorilerine ayrıldığını söyleyebiliriz[35]. Örneğin, Uber, Lyft, Bla Bla Car gibi uygulamalar ulaşımda kullanılırken, Airbnb, HomeAway gibi uygulamalar ev kiralamada kullanılmaktadır. Taskrabbit ise yerel düzeyde temizlik, taşıma, teslimat ve tamirci işleri gibi personel hizmetleri için tercih edilmektedir. Upwork, Fiverr ise küresel düzeyde profesyonellerin bağlandığı ve işbirliği yaptıkları serbest çalışma platformudur. Tradecy ise kadınların moda ürünlerini alıp satmaya yarayan bir satış pazarı platformudur.

 

            3.4. Gig Ekonomisi ve Refahı Azaltan Yönleri

Gig ekonomilerinde yer almanın çalışanlara bir kısım sorunlar ortaya çıkardığı görülmektedir. Gig piyasasındaki işlerin genel çerçevede; çalışanları sömürmeye ve düşük ücret düzeyinde çalışmaya mahkûm edeceğinin altı çizilmektedir[36]. Gig ekonomisinin güvencesiz çalışmaya kapı aralayan yönleri ve ortaya çıkardığı diğer sorunlar refah azalışına neden olduğu bakış açısıyla kategorik bir şekilde aşağıda analiz edilmeye çalışılmıştır.

3.4.1. Hukuki Belirsizlik Yaratması Yönüyle

            Klasik İşler Kapsamında İşçi/İşveren İlişkisinin Kabul Edilmemesi: Gig piyasalarının Taylorizm’in dijital versiyon olup olmadığı ile ilgili tam bir netliğinin olmaması önemli açmazlara neden olmaktadır[37]. Böyle bir netliğin olmamasının en önemli nedeni gig ekonomilerindeki çalışmanın dijital ortamda ve küresel ölçekte gerçekleştirilmesidir. Çünkü bu şekilde bir çalışma yapılması işyeri ortamının sınırlarının değişmesine, klasik işçi ve işveren ilişkisinin gig ekonomilerinde yer bulamamasına yol açmaktadır.

            Bu çerçevede, gig ekonomilerinde yürütülen işler, teorik çerçevede klasik işçi ve işveren ilişkisinde olan bağımlılık düzeyindeki iş şeklinde bile değerlendirilmekten uzaktır. Çünkü gig ekonomilerinde kurulan ilişkilerde “işçi” ve “işveren” terimleri pek kullanılmamakta onun yerine “bağımsız yükleniciler(independent contractor)” terimi tercih edilmektedir[38].

İş Hukuku Kapsamındaki Hakların Sağlanmaması: Gig ekonomilerinde işçi ve işveren ilişkisi şeklinde tanımlamaya yer verilmeyerek çalışmanın “bağımsız yüklenim” veya “taahhüt sözleşmesi” kapsamında görülmesi, gig ekonomilerinde emeğin ve ücretinin iş hukuku anlamında korunmaması anlamına gelmektedir. Diğer bir deyişle, gig ekonomilerinde çalışanlar asgari ücret, ücretli hafta tatili, yıllık izin hakkı, kıdem tazminatı gibi iş hukukuna dair haklardan mahrumdurlar[39].

            Sosyal Güvenlik Haklarından Mahrum Kalma: İşçi ve işveren ilişkisinin varlığının gig ekonomilerinde kabul edilmeyişi başka bir soruna yani gig çalışanlarının iş kazası, meslek hastalığı, hastalık, sağlık sigortası ve emeklilik, malullük ve ölüm gibi gibi sosyal güvenlik haklarından yararlanmamasına neden olmaktadır. Bu nedenle, gig ekonomilerinde çalışıyorsanız bu sosyal güvenlik faydalarını gig çalışanı olarak kendiniz satın almanız yani ekstra ödemeler yapmanız gerekmektedir[40].

Hukuki Açıdan Belirsizlik Taşıması: Küresel bazda sınırları aşan gig ekonomileri sanal platformlar sayesinde iş görme ediminin farklı ülkelerde gerçekleştirilebilmesine imkân tanırken aynı zamanda bu ilişkiye uygulanması gereken hukuk kuralları açıdan yasal boşluklar ortaya çıkarmaktadır. Başlı başına hangi ülkedeki hukuki kuralların uygulanacağına dair kesinlik olmaması çalışan hakları için başka bir hukuki güvencesizlik doğurmaktadır [41].

Sadakat, Sır Saklama ve Rekabet Etmeme Borcu Yönüyle: İş hukuku gereği işçi ve işveren arasındaki iş ilişkisinde “kişisel ilişki” ve “karşılıklı güven ilişkisinin” varlığı onu diğer sözleşme türlerinden ayırmaktadır. Kişisellik ve güven ilişkisine dayalı iş sözleşmesi; işverene yönetim hakkını, işçisine emir ve talimat verme hakkını sağladığı gibi işçi açısından da iş sözleşmesi kapsamındaki edindiği özel bilgiler veya formüller noktasında işverenin ticari hayattaki varlığına zarar vermeyecek şekilde sadakat, sır saklama ve rekabet etmeme yükümlülüğünü beraberinde getirmektedir. Gig ekonomilerindeki iş ilişkisinin iş hukuku çerçevesinde iş sözleşmesi olarak kabul edilmemesi ise gig çalışanları açısından sadakat, sır saklama, rekabet etmeme borcu yönünden daha esnek davranabileceği bir alan yaratmaktadır. Bu ise, işveren konumundaki kişilerin ticari hayatlarını zora sokabileceği anlamına gelebilmektedir.

            3.4.2. Ücretin Devamlılığında Belirsizlik ve Komisyon Alınması Yönüyle

            Ücretlerin Önceden Tahmin Edilememesi: Gig ekonomilerine konu olan işler genellikle kısa süreli olduğu için bu işlerin sürdürülebilirliği ile ilgili net bir şey söylemek mümkün gözükmemektedir[42]. Bununla birlikte, gig ekonomilerindeki işler çoğunlukla kısa süreli, geçici ve talep üzerine bağlı işler olduğu için, bu piyasada çalışanların ne kadar ücret kazanacağı önceden tahmin edilebilir değildir[43]. Bu ise, gig ekonomilerinde çalışanların gelir kazanamadığı ve iş bulamadığı zamanların yaşanabileceğini göstermektedir. Ancak gig ekonomilerinde çalışanların iş güvencesi, ücret güvencesi ve sosyal güvenlik haklarının sağlanmaması örneğin işsizlik ödeneği gibi uygulamadan yararlanılmaması, işsiz kalmanın sonuçlarının daha ağır olacağını göstermektedir.

Strese Neden Olma: Gig ekonomilerinde istediği gibi esnek çalışabilmek önemli bir özgürlük sağlıyor denilse de, bu özgürlük aynı zamanda ciddi sorumlulukları da beraberinde getirebilir. Örneğin gig ekonomilerinde çalışanlar için düzenli iş ve düzenli gelir olmaması veya ücret güvencesi ve iş güvencesinin olmaması ciddi stres kaynağına dönüşebilir[44].

Dijital Platformlarca Komisyon Alınması: Klasik işgücü piyasasından farklı olarak gig ekonomilerinde çalışma yapan gig çalışanı ile müşteri veya iş yaptıran kişi dışında üçüncü bir kişi olarak dijital veya sanal platform sahibi şirketler yer almaktadır. Platform sahipleri bu ilişkide komisyon ücreti adı altında bir kesinti yapan kişi konumundadır. Bu kesinti, gig çalışanı ile müşteri arasında sanal platform aracılığıyla kurulan iş ilişkisi nedeniyle alınmakta olup, gig çalışanın hak ettiği ücretten yapılması nedeniyle ücret sömürüsüne neden olmaktadır.

            3.4.3. Küresel İşgücü Rekabeti Yaratması Yönüyle

Küresel Düzeyde İşgücü Rekabetinin Olması: Dijital platformlar aracılığıyla dünyanın diğer ucundaki işgücüne erişebilme, küresel ölçekte gig ekonomilerinde çalışanların birbirleriyle rekabete girmeleri anlamına gelebilir[45]. Bu rekabet nedeniyle, dijital ortamda çalışan işgücü için ücret gelirleri düşmeye doğru yönelebilir.

Küresel Bazda Çalışan Ayrımı Yapılması: Gig ekonomilerinde yer alan müşteriler veya işveren konumunda olan kişiler, işçi ayrımına giderek küresel bazda işçiliğin ucuz olduğu ülkelerde yaşayanlara platformlar aracılığıyla iş vermek isteyebilirler[46]. Bu ise ücretlerin görece fazla olduğu bölgeler için işsizliğin artması gibi bir sorun yaratabilir.   

Sürekli Beceri Artımı Kıskacına Girme: Gig ekonomilerinde işler geçici olduğu gibi türdeş de olmadığından, çalışanlar sürekli olarak kendilerini yenilemek ve güncellemek zorunda hissedebilir. Bu ise, bir işi yaparken diğer işlere ayrıca hazırlanmayı gerektirebilir. Ancak yeni beceriler edinmek her zaman çok kolay değildir[47]. Beceriler yönüyle ortaya çıkan bu sorun, gig ekonomilerinde çalışanları eğitim-beceri artırımı bunalıma sokarken, güvensizlik hislerinin de beraberinde yaşanmasına neden olabilir[48].

3.4.4. Meslekleri Ortadan Kaldırması Yönüyle

Klasik İş Piyasalarını ve Meslekleri Tehdit Etmesi: Teknolojinin ilerlemesi ile “iş kutuplaşması” yani orta düzey iş yeteneği talepleri ve orta düzey ücret gerektiren işlerin giderek ortadan kalkacağı beklentisi oluşmuştur[49]. Bu kapsamda, gig ekonomileri gelişmeye devam etmekte ve geleneksel işgücü piyasalarını da dağıtma konusunda tehdit etmektedir[50]. Bu ise, birçok mesleği yok etme konusunda risk altına sokmaktadır.

3.4.5. Endüstri İlişkiler Sistemini Etkilemesi Yönüyle

Sendikal Hakların Belirsizliği Yönüyle: Gig ekonomilerinde çalışanların sendikal haklara sahip olmadığına uygulamada çoğunlukla rastlanmaktadır. Çünkü genel olarak, gig çalışanları uygulamada bağımsız serbest çalışan statüsüne sahiptir. Diğer taraftan, gig çalışanlarına sendikal hak tanınması durumunda bile bu örgütlenmelerin tipik bir işçi sendikası gibi değerlendirilmesi de çok zor gözükmektedir. Bunun dışında, sendikal hak tanınsa bile gig çalışanlarının hangi ülkedeki sendikaya üye olacağı konusunda da belirsizlik bulunmaktadır. Bu hususlar şimdilik sendikal haklara sahip olmayan güvencesiz konumdaki gig çalışanları anlamına gelmektedir.

Endüstri İlişkiler Sisteminin İşleyişini Sınırlandırması Yönüyle: Gig ekonomilerinde küresel ölçekte sanal bir platform ile katılım sağlanabildiği için, hem çalışanlar hem de iş talep edenler rekabet nedeniyle yerelde endüstri ilişkiler sistemi dahilinde birbirleriyle işbirliği yoluna gitmek istemeyebilirler[51]. Diğer taraftan, aynı işkolunda olan iki firmadan bir tanesi gig ekonomilerinde yer alması nedeniyle daha az işçi statüsünde kişi istihdam edeceğinden işkolu ve grup toplu iş sözleşmesi imzalamaya sıcak bakmak istemeyebilir. Ayrıca küresel ölçekte gerçekleştirilen ve sınırları aşan gig ekonomilerinde gerçekler, çalışanlar için toplu iş sözleşmelerinin hukuki olarak nerede imzalanacağını ve nerede geçerli olacağına dair soruları da şimdiden cevaplayamamaktadır. Bu hususlar gig çalışanlarının güvencesiz durumda olduğunu ifade etmektedir.

            Kolektif Hareketi Sınırlaması Yönüyle: Gig ekonomilerinde sanal ortamdaki platform eşliğinde küresel ölçekte iş görenler için kolektif hareket çok sınırlıdır[52]. Çünkü, gig çalışanlarının kolektif olarak bir yerde toplanması bir kısım zorlukları içerisinde barındırmaktadır. Fakat dijital ortamda çalışanların internet forumlarında bir araya gelmeleri söz konusu olabilir[53]. Ancak internet ortamında bir araya gelme kolektif hareketin baskı unsuru olabilme özelliklerinden mahrumdur. Bu ise, gig çalışanlarının kolektif haklardan yani baskı gücüne sahip olmadan mahrum bulunması anlamında güvencesizliğine işaret etmektedir.

            Sosyal Diyalog Mekanizmasını Mümkün Kılmaması: Farklı ülkelerden sanal platformlara giriş yapan gig çalışanlarının yaşadığı sorunları dile getirmede nasıl bir sosyal diyalog yolu bulunabileceği tartışmaya açıktır. Gig ekonomisinde yer alan bir platform şirketin ticari merkezinin çalışanların bulunduğu ülkeden farklı bir ülkede olduğu düşünülürse gig ekonomisindeki sorunların sosyal diyalog yoluyla giderilmesi biraz zorlaşmaktadır. Diğer taraftan örneğin Uber için konuşmak gerekirse ticari merkezinin bulunduğu ülkede bu platformdaki gig çalışanlar için ilgili resmi müesseseler(bakanlık, mahkeme vb) karar alsa da bu kararlar Uber’in faaliyet gösterdiği diğer ülkelerde bir karşılık bulamamaktadır.  Bu nedenle, gig ekonomileri için korporatist yapıların işlemesi açısından teknik, coğrafi sorunlar ve sınırlar var gibi gözükmektedir.

Yeni Bir Sosyal Sınıf Yaratması Yönüyle: Gig ekonomileri, fiziki işyeri ortamı olmadan sanal ortamda üçüncü bir kişiye belli bir oranda komisyon ödeyerek küresel ölçekte çalışan yeni bir sınıfa işaret etmektedir. Sanal ortamdaki gig çalışanları için, işçi ve işveren ilişkisi yani bağımlı çalışan tanımlaması söz konusu olmazken, iş talep eden veya işveren konumunda olanlar gözle görülür ve her zaman hak iddia edilebilir bir nitelikte değildir. Bu yönü sanal ortamdaki gig çalışanlarını, “proletarya” ve “prekarya” sınıfından ayırmaktadır. Bu değerlendirmeye göre, gig çalışanları; proletarya ve prekarya sınıfından daha güvencesiz yeni bir sınıf olma özelliğini taşımaktadır.

3.4.6. Ekonomik Büyüme, Gelir Dağılımı, Sosyal Refah ve İstihdam İlişkisi Yönüyle

            Gelirin Dağılımında Yerelden Küresele Dağılım Sorunu Yaratması: Bir ülkedeki yurt içi hasılanın büyüklüğü dışında daha ziyade gelir ve servet dağılımı sosyal refahın nasıl olduğuna işaret etmektedir. Bu nedenle bir ülkedeki çalışanların ekonomik hayatta ürettiği katma değerlerin bütününden devlet vergi almakta ve topladığı vergileri kamu harcamaları yoluyla yeniden bireylere yönlendirmektedir. Ayrıca ülkeleri birbiriyle kıyaslarken temel alınan gösterge ürettikleri milli gelir düzeyleridir. Ancak gig ekonomilerine baktığımızda çalışmanın gerçekleştiği ülke ile platform sahibi şirketin bulunduğu ve ticari gelirin toplandığı ülkelerin farklı olduğu görülebilmektedir. Örneğin Uber çalışanları dünyanın bir ucunda platformda sürücü olurken, kar düzeyinin toplandığı ülke şirketin ticari merkezinin bulunduğu ülke olmaktadır. Dolayısıyla gig ekonomilerinin büyümesi sonrasında edinilen yüksek kar düzeyleri ise ticari merkezin bulunduğu ülkenin milli gelirine dahil olmaktadır. Ancak bu platform şirketin edindiği kar ise çoğunlukla başka ülkede yaşayanların emekleri sonucunda kazanılmış olmaktadır. Bu ise, gig ekonomisinde yer alan platform sahibi şirketin ücret ödemelerini başka ülkede yaşayan çalışanlara ödediği anlamına gelmektedir. Bu nedenle, gig ekonomilerinin varlığı ve yoğunluğu bir ülkedeki iktisadi büyüme ve refah artışına dair temel ilişkiyi yerel düzeyde sarsabilecek seviyededir. Başka bir anlatımla, gig ekonomilerinin büyümesi ile ticari merkezlerde artan kar düzeyi ve beraberindeki milli gelir artışı gelirin dağılımı noktasında yerellik ve küresellik sorununun yaşanabileceğine işaret etmektedir.

Sosyal Yardım, Sosyal Hizmet ve İstihdam İlişkisinde Sorun Yaratması: Sosyal yardımların amacı bir toplumda temel ihtiyaçlar yönünden gelir yetersizliği içerisinde olan bireylerin ve ailelerin temel gereksinimlerinin sağlanabilmesi açısından desteklenmesidir. Bu destekleme sonucunda gelir yetersizliği bir nebze giderilebilmekte ayrıca fırsat eşitliğine katkı sağlanabilmektedir. Sosyal yardımların fırsat eşitliğine katkısının düzeyi her ülke için tartışılsa da olumlu etkisinin de olabileceği gözden kaçırılmamalıdır. Bu noktada, devletlerce sağlanan sosyal yardımların fırsat eşitliği yaratma açısından istihdama da olumlu katkılarının olabileceğinin altını çizmek gerekmektedir. Çünkü, en temel anlamda sosyal yardımın eğitim açısından ortaya çıkardığı fırsat eşitliği ihtiyaç sahiplerinin yetkinlik, nitelik yönlerinden gelişimine katkı sağlayarak istihdama katılmalarının veya daha uygun işler bulabilmelerinin önünü açmada önemli fonksiyon görebilmektedir. Devletin de bu amacı edindiğinin ayrıca vergi gelirlerinin önemli bir kısmını da bu alana harcadığının önemle belirtmek gerekmektedir. Ancak bu hususu gig ekonomileri için değerlendirirsek, gig ekonomilerinde ticari merkezin başka bir ülkede bulunduğu bir platform şirkete iş gören bir gig çalışanına yaşadığı ülkede verilen istihdama katılmasına yönelik sosyal yardım ve sosyal hizmetlerin aslında başka bir ülkede bulunan şirket tarafından istifade edilebileceği gibi önemli bir sorun ortaya çıkabiliyor. Bu ise dijital dünyada “yeni bir sömürü düzeni” veya “dijital sömürü” anlamına gelebilir.

Bölgesel Farklılıkları Dikkate Almama: Bir ülkede birçok nedene bağlı olarak bölgesel düzeyde farklılıklar bulunmaktadır. Bu farklılıklar bölgesel düzeyde politikalara işaret edebilmektedir. Yaşam maliyetlerinin çeşitlilik göstermesine dayalı olarak önerilen bölgesel asgari ücret politikası ise en baştan gelen tartışmaların arasında yer almaktadır. Gig ekonomileri için değerlendirdiğimizde, bölgesel farklılıkların veya ülkeler arasındaki kanuni farklılıkların(vergi oranları gibi) göz önünde bulundurulmadan platformların işletildiğini görüyoruz. Örneğin Uber’in işleyişi ele alındığında sürüş sonrası müşteriden alınan ücret üzerinden alınan vergi oranı her ülkede farklılık arz edebilmektedir. Bu ise, Uber’in aldığı komisyon ücreti sonrası elde edilen net gelirin her ülkede sürücüler açısından oransal anlamda farklılaşmasını doğurmaktadır. Bu nedenle, gig ekonomilerinde bölgesel yaşam koşullarının farklılığının dikkate alınmasını bir kenara bırakalım, özellikle vergi gibi alanlarda kanuni hükümlerin ülkeden ülkeye değişmesi nedeniyle elde edilen net gelirin de ciddi farklılaştığı bir ortam yaratılabilmektedir. Bütün bunları birlikte değerlendirirsek, gig ekonomilerinde yerel farklılıkların gözetilmediği ve bunlara karşı politika geliştirmenin de hayli zor olduğu bir ortam oluşmaktadır.

            3.4.7. Kimlik Tanımlama ve İşe Yabancılaşma Sorunu Yönüyle

Kimlik Tespiti Sorunu: Gig ekonomilerinde çalışanlar fiziki olarak bir işyerinde çalışmadığından ve işler platformlar aracılığıyla gerçekleştirilebildiğinden, gerçekte gig işlerinin kimler tarafından yapıldığı ile ilgili tespit sorunu ortaya çıkmaktadır. Bu ise, ilerleyen dönemlerde iş gören açısından kimlik ve sigorta tespiti vb. konularında problemlere neden olabilecektir[54].  

Birden Fazla İş Yapma Sorunu: Standing’e göre prekaryanın bir özelliği olarak gördüğü geçici nitelikteki işlerde çalışma yani gelir yetersizliği sorunu, gig ekonomilerinde çalışanlar için de söz konusudur. Bu ise, prekarya gibi gig çalışanlarının da tek bir iş değil de birden fazla iş yapması gerekliliğini ortaya çıkarabilmektedir. Bu durum ise, iş ve mesleklerin bireyler üzerindeki kimlik yaratma etkisini giderek ortadan kaldıracağı gibi işlere olan bağlılığı da azaltacağa benziyor[55].

            Çocuk İşçiliği Sorunu: Kimlik tespiti ile ilgili sorun önemli bir soruna daha neden olmaktadır. Gig ekonomisindeki çevrimiçi platformlara çocukların erişimi de açık olup, bu durumu kontrol etmenin de birçok güçlüğü bulunmaktadır.  Çünkü küresel düzeyde farklı ülkelerden çevrimiçi programda çalışanların kimliklerini tespit etmek zor bir husustur. Bu çerçevede, söz konusu çevrimiçi programlar aracılığıyla çalışanlar arasında çocuklar da yer alabilmektedir. Dijital platformlara çocuklar kredi, burs verme gibi imkanlar ile çekilebilmektedir. Ayrıca çocuklar ihtiyaçları nedeniyle dijital ortamda daha düşük bir gelir ile de çalıştırılabilmektedir. Bütün bunlar, dijital ortamda çocuk işçiliği sorununu ortaya çıkarabilir[56].

            3.4.8. Irkçılığa ve Ayrımcılığa Daha Açık Olması Yönüyle

Irkçılığa ve Ayrımcılığa Neden Olma Sorunu: Washington Üniversitesinde Asistan Profesör olarak çalışan Don MacKanzie tarafından Seattle ve Boston’da yapılan araştırmada, Uber gibi taşımacılık işlerinde taşıma hizmetleri sunulurken platformda bilgileri ve özellikleri yer alan çalışanlar nezdinde ırksal, dinsel, cinsiyet, renk(siyahi/beyaz ten) gibi hususlar yönünden ayrımcılığa  rastlanıldığı belirtmektedir. Örneğin, beyaz tenliler tarafından yapılan ırksal ayrımcılık nedeniyle siyahi sürücülerin platform üzerinde daha uzun bekleme saatlerine(iş alamama) maruz kaldıkları belirtilmektedir. Aynı şekilde, daha önce yapılan ulaşım rezervasyonlarının iptal edilmesine, ırksal ayrımcılık yönünden siyahilerde daha çok rastlandığı belirtilmektedir. Benzer şekilde, ırksal ayrımcılığa bağlı olarak platform üzerinden yapılan hizmet değerlendirmelerinin siyahilerde düşük olarak puanlandığı belirtilmektedir[57].   Bütün bunlar gig ekonomilerinde yer alan müşterilere yönelik olarak sunulan kullanıcı bilgilerinden yola çıkılarak örneğin Uber uygulamasından çağrılan sürücülerin ırkçılık ve ayrımcılık sonucunda tercih edilmemesine neden olabilir.

3.4.9. Sistemsel Sorunlar Yaratması Yönüyle

             Algoritmik Bir Sistemle Kontrol Edilme ve Özgürlüğün Bir Avuntu Olması: Gig ekonomisinde çalışanlar için var olan esneklik ya da özgürlük sadece bir avuntu da olabilir. Çünkü gig piyasasında çalışanlar eğer daha fazla para kazanmak için platformda tüm gün boyunca çevrimiçi kalırsa, bu sefer standart bir işçiye göre daha fazla süreyle çalışma yapabilir. Bu nedenle, gig piyasasında esneklik her zaman daha fazla özgürlük anlamına gelmeyebilir[58]. Gig çalışanları için algoritmik bir sistem ile takip edilmek veya performans ölçümlemesinin yapılması iddia edilen esnekliği ve özgürlüğü yine bir avuntu haline dönüştürebilir[59].

Diğer taraftan, gig ekonomilerinde platformlardan hizmet talep eden müşteriler platformları aracılığıyla internete eriştikleri her yerden gig çalışanlarını nerede olduklarını/bulunduklarını bilmeksizin çağırabilme, iş görmesini isteyebilme hakkını elinde bulundurabilmektedir. Bu ise, gig ekonomilerinde çalışanları özgürlük yönünden yine olumsuz etkileyebilir[60].

İş Dağıtımı Yönünden Algoritmik Çalışan Sistemde Bir Şeffalık Olmaması: Dijital platformlarda çalışanlar için bu sistemde işlerin nasıl dağıtıldığı, hangi sıralamaya tabi tutulduğu gibi yönlerden şeffaflık tam olarak bulunmamaktadır. Şeffaflığın olmaması ise bu platformlarda çalışanlar için bir bilgi eksikliğini doğurmaktadır[61].

Zaman Farklılığı: Gig ekonomilerinde farklı ülkelerden veya coğrafyalarda platforma bağlanan gig çalışanların yürüttükleri işler birden fazla tarafın birlikte çalışmasını gerektirdiğinde ise saat farklılığı önemli bir engel olarak karşılarına çıkabilecektir. Hatta bu saat-zaman farklılığı gig çalışanlarının bir kısmı için geç ve uygun olmayan saatlerde çalışmayı gerektirebilir[62].

             İnternet Erişimine Bağlılık: Çevrimiçi platformalar geri kalmış kırsal bölgelerde ve mülteci kamplarında yaşayanlar için çalışma fırsatı verdiği yönüyle işe yarayabilir denilse de, bu platformlar hızlı internet ağını zorunlu kılmaktadır. Yaşanılan yerde internete erişimde sıkıntılar olması bu piyasalara erişimi yani çalışmayı zorlaştırabilmektedir[63].

  1. GİG ÇALIŞANLARI İLE İLGİLİ BAZI ÖNEMLİ GELİŞMELER

4.1. Yasal Gelişmeler

2019 yılında ABD’nin California eyaletinde Meclis Yasa Tasarısı-5 kapsamındaki görüşmelerde, “çalışan” olarak sınıflandırılan herkesin işçiyi koruyan güvence hükümlerinden yararlanması gerektiğinin bir kez daha altı çizildi. Bu tasarının yasalaşması ile “işçi” ve “bağımsız çalışan” arasındaki ayrım kriterleri biraz daha geliştirildi. Bu yasal düzenleme ile California mahkemesi, uygulama tabanlı taşımacılık ve teslimat işi ile uğraşan Uber ve Lyft gibi şirketlere 10 günlük süre içerisinde yasaya uygun hareket etmelerini emretti. Ancak bu şirketler eğer mahkeme kararını uygularlarsa California’daki faaliyetlerini durduracaklarını ilan ettiler. Bu karşılıklı mücadele sonrasında ise, mahkeme bu şirketlerden yasaya uyacaklarını dair yemin beyanı alarak 4 Kasım 2020 kadar yasaya uyma yükümlülüğünü noktasında uzatmaya gitti[64].

Yasa hükmünün uzatılması sonrasındaki süreçte ise bu şirketlerce desteklenen kampanya kapsamında oylanan Değişiklik Teklifi-22 (Propositon-22) sonucunda Meclis Yasa Tasarı-5 ile gelen genel düzenlemeye bir istisna getirildi. Böylece Değişiklik Teklifi-22 ile, uygulama tabanlı taşımacılık ve teslimat işi ile uğraşan Uber ve Lyft gibi şirketlerde çalışanlar işçi koruma hükümlerinden(asgari ücret, hastalık sigortası vb) mahrum olan “bağımsız yükleniciler” olarak kabul edildi. Buna rağmen ABD’de politikacılar gig ekonomilerinde çalışanların güvencesiz çalışma yapmalarının sürdürülebilir olmadığını görmekte ve bu nedenle iş ve sosyal güvenlik hukuku kapsamında korunmaları gerektiğinin farkındalar. Uber şirketinin CEO’su Dara Khosrowshahi ise gig çalışanları için “Özel Fonlar” kurulması gerektiğini, bu fonların da çalışılan süreye bağlı olarak sürücüler adına tahakkuk ettirilebileceği aynı zamanda da tıbbi ve engellilik sigortası haklarının verilmesi konusunda şirketlerin zorlanması gerektiğini dile getiriyor. Artık bu noktada yasal düzenlemeler yapılmadan önce şirketlerin kendi kendilerine politika geliştirmesi gerektiğinin beklendiği belirtiliyor[65]

4.2. Sigorta Gelişmeleri

Gelecekte sigortacılık hizmetleri gig ekonomileri için büyük önem kazanacak gibi duruyor. Gelinen aşamada, gig ekonomilerinde yer alan şirketler bile devletlerden önce gig çalışanlar için neler yapılabileceğini tartışıyor. Ancak bugünkü geleneksel sigortacılık kapsamındaki riskler için tanımlanan ücretlerinin gig ekonomileri için yüksek tutarlı olduğu fark edilmektedir. Özellikle de uygulama esaslı taşıma şirketlerinde (Uber, Lyft) çalışanlar için sigortacılığın gerekliliği üzerine durulsa da gig ekonomilerinde yer alan her çeşit şirkette çalışanlar için gelecekte sigortacılık önemli bir yere gelecek gibi gözüküyor[66].

Örneğin, işletmeler ve bireyler için bir sigorta danışmanı olan IMA Select şirketi ile teknoloji çim bakımı ve kar temizleme çevrimiçi platformu olan Lawn Buddy arasında yapılan işbirliği doğrultusunda çim ve kar temizleme işlerinde çalışanlar için yapacakları işlere göre ve hemen kendi isteklerine göre çok hızlı bir şekilde sigorta hizmeti sunulmaya başlanmış[67].

4.3. Dijital Kimlik (Digital ID)

Gig ekonomilerinde platformlar aracılığıyla iş yaptırmak isteyenlerle çalışmak yani iş görmek üzere bulunanlar için genelde kimlik doğrulaması sistemsel bazda kesin bir şekilde yapılamamaktadır. Platformlarda bireysel açıdan kesin bir kimlik doğrulaması yapılamadığı için karşılıklı güvensizliğin yoğun hissedildiği bir sanal ortam oluşmaktadır.

Bunlara rağmen, küresek ölçekte geçerli olan bir “dijital kimlik-dijital ID)” bu problemlere aşağıda belirtilen noktalar aracılığıyla çözüm üretebilir[68].

Öncelikle, dijital kimlik sayesinde kişisel doğrulama güvenli bir şekilde yapılabilir. Böylece gig ekonomilerinde hem platform sahipleri hem iş talep edenler hem de çalışanlar açısından kimlik açısından güvenli bir ortam sağlanabilir.

Ayrıca dijital kimlik sayesinde, gig ekonomilerinde işlemler daha kolay ve hızlı gerçekleştirilebilir. Bakıldığında, gig ekonomilerinde yer alan farklı platformlar için farklı kullanıcı hesapları gerekmektedir. Oysa ki, dijital kimlik bütün bu platformları tekil bir kullanıcı kimliği ile işler hale getirebilir.

Dijital kimlik, üzerinde topladığı çalışma verileri sayesinde aranan yetenek koşullarının bulunmasını güvenli bir şekilde kolaylaştırabilir. Böylece uygun işleri bulabilme imkânı çok daha doğrulanmış bir hale dönüşebilir. Diğer taraftan, her iş başvurusu için ayrı ayrı formlar doldurmaya gerek kalmayabilir. İşlerin yetenek ve deneyimlere göre dağıtılması daha doğru bir şekilde yürütülebilir.

Diğer taraftan, gig ekonomilerinde çalışanlar için de çalışma sürelerinin takip edilmesi, planlamaların yapılması, mevzuata uygun işlemlerin yürütülmesi özellikle vergileme yönünden kazanılan ücretlere ilişkin beyannamelerin verilmesi gereklilikler arasında yer almaktadır. Böylece, dijital kimlik sayesinde gig ekonomilerinde çalışanlar için arka plandaki iş ve işlemlerin yönetimi kolaylaşabilir. Şöyle ki, dijital bir kimlik ile birden fazla platformda çalışan biri için çalışma sürelerinin kontrolü, vergi beyannamelerinin verilmesi ve sosyal hak ve yükümlülüklerin takibi tek elden yapılır hale gelebilir [69].

Dijital Kimlik, platformlarda çalışan için aynı zamanda “taşınabilir sosyal hakları” da beraberinde getirebilir.

Dijital Kimlik ile ilgili uygulama örneklerine bakıldığında; örneğin, İsveç 2003 yılında beri bankacılık ve finans işlemlerini kolaylaştırmak için kamu, hükümet ve şirketler tarafından kullanılmak üzere “banka kimliği” (bank ID) uygulamasını başlatmış. İsveç’te bu Banka Kimliği sayesinde e-ticaret, vergi beyannamesi, bankacılık işlemleri yürütülebiliyor. Benzer şekilde, Kanada’da “Secure Key Concierge” sistemi sayesinde çevrimiçi işlemlerde kimlik doğrulaması banka kimlik bilgilerinin kullanılması ile yapılabiliyor. Kanada’da, “Mobile Connect” sistemi ile de çevrimiçi işlemleri yetkilendirmesinde kimlik bilgilerini onaylayan küresel bazda bir hizmet sunuluyor. Estonya’da ise, nüfusun %90’ı devlet tarafından verilen dijital kimliklerini kullanıyor. [70].

  1. KAYNAKTA SOSYAL GÜVENLİK PRİMLENDİRMESİ

            Gig ekonomilerinde ortaya çıkabilecek refah azaltıcı sorunları yukarıda analiz ettikten sonra bu refah azaltıcı unsurlar karşısında nasıl politika geliştireceğimizi düşünmemiz gerekiyor. Teknolojik gelişmeler her geçen gün devam ederken dijital dönüşüme doğru her geçen gün daha hazırlıklı olmalıyız. Kabul etmeliyiz ki, eğer dijitalleşme böyle devam ederse imalat ve montaj işleri hariç birçok mesleği ve işi sanal ortama doğru çekeceğe benziyor.

            Tabi ki teknolojik ilerlemeler sadece içinde yaşadığımız bu dönemde gerçekleşmedi. Bu kapsamda da teknolojinin istihdam üzerine etkisi bugün ortaya çıkmadı. Özellikle 1980’ler sonrası ortaya çıkan teknolojik ilerlemeler ve küreselleşme akımıyla işgücü piyasalarında uzaktan çalışma, evde çalışma, tele çalışma, kısmi çalışma gibi esnek uygulamalar getirilmiştir. Bu dönemde gerçekleşen işsizliğe ve işverenlerin azalan karlarına karşı işgücü piyasaları bu şekilde esnekleştirilmiştir. 

            Ancak dünya bugün o kadar dijital ortama taşınma ve sanal dönüşüm peşine düşmüş ki, gig ekonomilerindeki ortaya çıkan yeni çalışma şekillerinin bildiğimiz anlamdaki esnek çalışma olarak ifade edilmesi pek mümkün değildir. Çünkü, bilinen esnek çalışma türlerine göre gig ekonomilerindeki sanal platformlar aracılığıyla çalışanlar için ortada iş hukuku çerçevesinde tanımlanmış bir işveren bulunmamaktadır. Buna bağlı olarak, gig ekonomilerinde çalışanlar ise, yine iş hukuku anlamında işçi statüsünde kabul edilmemektedir. Bakıldığında, gig ekonomilerinde yer alan sanal platformların sahiplerinin ticari merkezlerinin bulunduğu ülke ile bu platformlar aracılığıyla çalışanların yaşadıkları ülkeler çok farklı coğrafyada hatta kıtada olabilmektedir. Bu coğrafi uzaklık ve sanal bir platform aracılığıyla iş görme, aradaki hukuki ilişkiyi iş hukuku açsısından belirsiz hale getirirken gig çalışanlarını ise sosyal güvencesiz çalışma içerisine hapsetmiştir. Gig çalışanlarının güvencesiz çalışma yürütmesi ile ilgili sorunların gig ekonomilerindeki şirketlerin ticari merkezinin bulunduğu ülkedeki gig çalışanları için mahkeme nezdinde gündeme getirildiği görülmektedir. Bununla birlikte, şirketin platformu kullanımına izin verdiği diğer ülkelerdeki gig çalışanları için ise sosyal güvencesizliğin boyutu pek tartışılmamaktadır. Bu ise gig çalışanlarının sorunlarının küresel boyutta olduğunu işaret etmektedir.

Diğer taraftan, bu platformlar aracılığıyla çalışmalarda gig çalışanları kendi çalışma isteklerinin olup olmadığını doğrudan sanal ortamda iletebilmektedir. Böylece gig çalışanları istedikleri zaman aralığında platformlarda çevrimiçi olabilmektedir. Bu husus gig çalışanları için iş esnekliğinin çok yüksek olduğunu ortaya koyuyor. Diğer taraftan, platformun çalışmadığı, internetin yasaklandığı veya platformun çalışmasına izin verilmediği anlarda ise gig çalışanlarının çalışma yapma konusunda eli kolu bağlanmaktadır.

Gig ekonomilerindeki çalışma şeklinin temelde bu şekilde olmasına rağmen, uygulamada gig çalışanlarının “bağımsız yükleniciler” olarak kabul edildiği görülmektedir. Değerlendirildiğinde, sanal bir platformun varlığına veya platformun sağlıklı bir şekilde işlemesine bağımlı olarak çalışan bir gig çalışanı için nasıl “bağımsız çalışan” tanımlaması yapılabilir sorusu ilk akla gelen soru olacaktır. Bu minvalde yaşanan sorunu, gig ekonomilerinde yer alan bir şirket olan Uber uygulamasına Türkiye’de mahkeme kararı ile izin verilmemesi ile daha da net bir şekilde fark edebiliriz. Bütün bu özellikler, gig ekonomilerinin “ultra esnek” veya “esnek ötesi” bir işgücü piyasasını barındırdığını göstermektedir. Ancak platformlar arasındaki ilişkiyi çalışanlar için örneğin Uber sürücüleri için “bağımsız yükleniciler” olarak tanımlamak sosyal politika açısından da gelecek dönemler için ciddi sorunların peş peşe geleceğine işaret ediyor.

            Diğer taraftan, gig ekonomisinde yer alan Uber ile ilgili yaptığımız mülakat görüşmesinde edinilen uygulama bilgilerine yer vererek gig ekonomisindeki refah azalışına daha spesifik bir yönden bakılmasında yarar bulunmaktadır.

            Öncelikle Uber’in faaliyetine Türkiye’de izin verildiği dönemlerde bir sürücünün Uber uygulaması üzerinden sürücü hizmeti sunabilmesi için Türkiye’de ticaret unvanın ve vergi kaydının bulunması gerekmekteydi. Vergi kaydı olmadan Uber üzerinden sürücü hizmeti sunulamıyordu. Vergiyle ilgili kayıtlarınızı tamamladıktan sonra ise gerekli tüm belgeleri Uber’e sistem üzerinden göndererek Uber’de faaliyet gösterebileceğiniz bir kullanıcı hesabı tanımlanmaktaydı. Kullanıcı hesabıyla birlikte sürücü hizmetlerinizle ilgili olarak size Uber komisyon ücreti de kesildikten sonra yapılması gereken ödeme için bir hesap açılması gerekiyordu. Tabi ki belirli periyotlarda Uber sürücüsü olarak sunduğunuz sürücü hizmetleri ile ilgili olarak düzenlediğiniz faturalarınızı Uber’e sistemsel olarak göndermeniz gerekiyordu. Bu işlemler olmadan Uber’den ödemelerinizi alamıyordunuz. Diğer taraftan Uber tarafından size yapılacak ödemelerde maliyenin ilgili vergi dairesine borcunuz olması durumunda Uber borcunuz var diye uyararak bu ödemeleri maliyeye sizin adınıza ödüyordu. Bu şekilde, Uber borç sorgulamada maliyeye entegre olmuş bir halde idi. Bunlara rağmen, Uber platformda çalışan sürücüleri “bağımsız yüklenici” olarak gördüğü için bu kişilerin sosyal güvenlikten doğan prim borçları için herhangi bir şey yapma gereği duymuyordu. Ancak Türkiye’de vergi kaydının tescili otomatik olarak Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından eski bilinen adıyla Bağkur prim borcunun yani bağımsız çalışma yürütmekten doğan zorunlu sigortalılığın prim borçlarının habercisi idi. Özetle, Türkiye’de Uber sürücüleri adına vergi kayıtlarının ve SGK tarafından da sigortalılık tescilin yapılması gerekiyordu. Fakat Uber vergi borçlarını sorguladığı gibi SGK uygulamasından doğan prim borçlarını ise sorgulamıyordu. Çünkü Uber sürücülerini bağımlı çalışan statüsünde sigortalı olarak görmüyordu. Türkiye’de Uber uygulamasına baktığımızda taksici esnafından gelen çeşitli itirazlar üzerine izin verilmeyen bir uygulama haline dönüşmüştür. Bu yasaklama sonrasında ise, Uber sürücüleri platform aracılığıyla iş alamaz hale geldiler. Bu sürücülerin çoğu, daha öncesinde açılan vergi kayıtlarını ise Uber’a belki yeninden izin verilir diye iptal dahi ettirmemiş olabilir.  Uber’den iş alamamalarına rağmen, bu vergi kayıtlarına istinaden ise adlarına SGK primleri tahakkuk ettirilerek ciddi bir prim borcu yükümlülüğü altında kalmış olabilirler.

Uber ile ilgili bu açıklamalar sonrasında değerlendirme yapmak gerekirse, Uber ve sürücüleri arasında ilişki nasıl “bağımsız yüklenici” olarak ifade edilebilmektedir. Uber’in olmayışı ile sürücüler de platformdan iş alamaz hale gelmektedir. Uber varsa ve kullanıma açık ise sürücüler yani gig çalışanları var. Ayrıca izin verildiği ölçüde Uber ve sürücüleri arasındaki ilişki süreklilik arz eden bir özellikle de göstermektedir. Bu süreklilik ise, Uber ve sürücüleri arasındaki ilişkinin “bağımsız yüklenici” olarak değil de “bağımlı çalışan“ ya da “yarı bağımlı çalışan” olarak tanımlanmasını gerektiriyor.

            Bu sorun analizi ve değerlendirmesine rağmen, farklı ülkelerin hukuk kurallarının işin içine girmesi, platform şirketin kurulu olduğu ülke ile çalışanın işini gördüğü ülkenin farklı olabilmesi, kurulan sanal ilişkinin platform aracılığıyla gerçekleşmesi gibi nedenler gig ekonomilerinde yer alan sorunların genel çerçevede çözülmesinin önündeki engeller olarak karşımıza çıkıyor. Buna rağmen, gig ekonomilerinde yer alan şirketlerin ticari merkezlerinin bulunduğu ülkelerde çalışan gig çalışanları adına bağımlı çalışan sayılmaları konusunda mahkemelerce önemli adımların atılabildiğini de görüyoruz. Ancak devasa büyüklükteki şirketlerin lobi faaliyetleri ve işten çıkarma tehdidi karşısında ise sorunun çözümünün ertelendiğini de şahit olmaktayız. Her ne kadar bu şekilde önemli gelişmeler olsa da, küresel ölçekte, sanal bir ortamda ve bir çok ülkede faaliyet gösterebilme özellikleri nedeniyle gig çalışanlarının genel düzeyde bağımlı çalışan sayılması konusunda da her ülkede aynı gelişmelerin olması ve aynı minvalde kararların alınması da pek mümkün görünmemektedir.           Bütün bu değerlendirmelere rağmen, gig ekonomilerinde çalışanların bağımsız yükleniciler olarak görülmesinin de hatalı olduğunun altını çizerek gig çalışanları adına özellikle de sosyal güvencesizliğinin giderilmesi konusunda yeni bir politika geliştirilmesine ihtiyaç duyulduğunu görüyoruz. Bu çalışmada sunulan öneri ise “Kaynakta Sosyal Güvenlik Primlendirmesi” dir. Öneri Türkiye bazında geçerli olabilecek bir öneridir. Aşağıda “Kaynakta Sosyal Güvenlik Primlendirmesi” ile ilgili amaçlara değindikten sonra önerinin gerekliliklerinin neler olduğuna değinilecektir.

            5.1. Amaçları

Türkiye bazında işleyen gig ekonomileri için “Kaynakta Sosyal Güvenlik Primlendirmesi” önerisinin amacı gig çalışanlarının karşılaştığı sosyal güvencesiz çalışmanın ortaya çıkaracağı sorunları en aza indirmektir. Gig ekonomilerinde ticari merkezi başka bir ülkede bulunan platform sahibi şirket ile Türkiye’de bulunan gig çalışanının sanal bir platform aracılığıyla anlaşmaya varmasının hukuki yetki ve sorumluluk anlamında yarattığı ciddi belirsizlikler mevcuttur. Bu durumda, gig ekonomilerinde çalışanlar için, iş ve sosyal güvenlik hukuku uygulamalarından hangi ülke sorumludur sorusuna doğrudan bir cevap vermek de pek mümkün değildir. Bununla birlikte, gig ekonomilerinde yer alan şirketler ise genel çerçevede zaten gig çalışanlarını “bağımsız yükleniciler” olarak tanımlayarak iş ve sosyal güvenlik hukuku yükümlülüklerinden sıyrılma iradesini taşımaktadır. Ayrıca bağımsız çalışan tanımlamasıyla ortaya çıkan sorunun kendisiyle de ilgilenmeyerek sosyal güvencesiz çalışan “bağımsız yükleniciler” ordusuna her gün bir katkı sunulmasına aracılık etmektedirler.

Gig ekonomilerinde sosyal güvencesizlik üzerine tartışılan temel problemler karşısında gig çalışanlarının kimlik bilgilerinin ve bu kişilere platform şirketlerce yapılan banka ve finans ödemelerinin takip edilerek kayıt altına alınması hayati öneme sahiptir. Bu kayıt altına alma işlemi ile, gig çalışanlarının banka hesaplarına platform sahibi şirketlerce yatırılan tutarlar üzerinden belli bir orada yapılacak “Kaynakta Sosyal Güvenlik Primlendirmesi” ile adlarına yapılacak sigortalılık tescili işlemiyle gig çalışanları sosyal güvence kapsamına alınabilecektir. Türkiye’de “Kaynakta Sosyal Güvenlik Primlendirmesi” yapabilecek olan kurum SGK’dır. SGK bilgi işlem alt yapısıyla gig çalışanlarını ve bunların adına banka hesaplarına yatan ücretleri takip edip, belirlenen bir oranda kesinti yaparak gig çalışanlarını sosyal sigorta altına alabilir.

Bu öneri sonrasında, SGK böyle bir kesinti uygulamasını yapabilir mi diye sorusu akla gelebilir. Bakıldığında, SGK çiftçilerin ürettiği ürünlerin satımı işleminde düzenlenen müstahsil makbuzu karşılığındaki ödemelerde ödemeyi yapan ya da ürünü satın alan kişinin yaptığı ödemelerden belli bir yüzdesel oranda tarımsal tevkifat/kesinti yaparak çiftçiler adına prim ödemesi tahsili yapmakta ve bu kişiler adına sosyal sigorta kapsamına alınmasına kapı sağlanmaktadır. Bu çerçevede, SGK gig çalışanları için banka ve finans kuruluşları ile yapacağı protokol ile bilgileri sistemsel bazda alarak yapacağı online tevkifat/kesinti ile gig çalışanlarının sosyal sigortalar kapsamına alınmasını sağlayabilir.  

            5.2. Gereklilikleri

            “Kaynakta Sosyal Güvenlik Primlendirmesi” önerisinin işleyebilmesinin bazı şartları bulunmaktadır.

            Dijital Kimlik: Öncelikle gig ekonomilerindeki sosyal güvencesizliği ortadan kaldırabilmek adına internet ortamında dijital kimlik uygulamasına geçilerek çevrimiçi platformlarda kullanılmasının sağlanması gerekiyor. Dijital kimlik ile bütün platformlara tek bir kullanıcı adı ile girilerek gig çalışanlarının hangi platformlarda, nasıl, hangi işlerde, hangi zamanda ve hangi ücret düzeyinde çalıştığı takip edilerek bu bilgiler veri olarak kaydedilebilecektir. Dijital kimlik sanal platformlarda elde edilen gelirlerin vergilendirilmesine ilişkin beyannamelerin otomatik olarak sistemdeki veriler ışığında düzenlenip gönderilmesi özelliğine kavuşturulursa vergisel işlemlerin yapılmasında büyük bir kolaylık sağlamış olabilecektir. Benzer şekilde gig çalışanlarının sosyal güvenliğe ve sosyal sigortaya dair hak ve yükümlülüklerinin yerine getirilmesi daha hızlı hale gelebilecektir. Diğer taraftan dijital kimlik sayesinde gig çalışanlarının iş deneyimleri yine sistemsel olarak kaydedilebilir. Böylece iş deneyimi konusunda sistemin sunduğu bilgiler daha saydam ve doğru bir şekilde başkalarına sunulabilir.

            Bankacılık ve Finans Denetimi: “Kaynakta Sosyal Güvenlik Primlendirmesi” nin işleyebilmesi adına, platform şirketlerinde emeğini arz ederek iş gören gig çalışanlara yapılan ödemelerin bankacılık ve finans anlamında denetiminin yapılması ise diğer bir şarttır. Böylece gig çalışanlarının adına banka hesaplarına yatırılan paraların nereden geldiği ve ne kadar geldiği hususu araştırılabilir hale getirilebilir.

            Bildirim Yükümlülüğü: Bir diğer şart ise; gig ekonomilerindeki şirketlerden gig çalışanlara gelen parasal aktarımların veya ücretlerin bankacılık ve finans denetiminin yapılabilir hale gelmesinin ardından gig çalışanları ile ilgili bilgilerin banka ve finans kuruluşları tarafından SGK’ya bildirilmesine dair bir yükümlülüğün de getirilmesidir. Bununla ilgili olarak, eğer banka ve finans kuruluşları bu bildirim yükümlülüklerine aykırı hareket ederse karşılığında idari ve cezai işleme maruz kalmalarının da sağlanması gerekiyor.

            SONUÇ

            Gig ekonomilerinde ortaya çıkan sorunlar küresel boyutta olup, temelde gig çalışanlarının “bağımsız yükleniciler” olarak tanımlanmasında yatmaktadır. Ancak bunun dışında da gig çalışanlarının refahını azaltan unsurlar analiz dilebilmektedir. Özetle gig ekonomileri;

A-Hukuki Belirsizlik Yaratması Yönüyle: -Klasik İşler Kapsamında İşçi/İşveren İlişkisinin Kabul Edilmemesi, -İş Hukuku Kapsamındaki Hakların Sağlanmaması, -Sosyal Güvenlik Haklarından Mahrum Kalma, -Hukuki Açıdan Belirsizlik Taşıması, -Sadakat, Sır Saklama ve Rekabet Etmeme Borcu Yönüyle,

B-Ücretin Devamlılığında Belirsizlik ve Komisyon Alınması Yönüyle: -Ücretlerin Önceden Tahmin Edilememesi, -Strese Neden Olma, -Dijital Platformlarca Komisyon Alınması,

C- Küresel İşgücü Rekabeti Yaratması Yönüyle: -Küresel Düzeyde İşgücü Rekabetinin Olması, -Küresel Bazda Çalışan Ayrımı Yapılması, -Sürekli Beceri Artımı Kıskacına Girme,

D- Meslekleri Ortadan Kaldırması Yönüyle: -Klasik İş Piyasalarını ve Meslekleri Tehdit Etmesi,

E- Endüstri İlişkiler Sistemini Etkilemesi Yönüyle: -Sendikal Hakların Belirsizliği Yönüyle, -Endüstri İlişkiler Sisteminin İşleyişini Sınırlandırması Yönüyle, -Kolektif Hareketi Sınırlaması Yönüyle, -Sosyal Diyalog Mekanizmasını Mümkün Kılmaması, -Yeni Bir Sosyal Sınıf Yaratması Yönüyle,

F- Ekonomik Büyüme, Gelir Dağılımı, Sosyal Refah ve İstihdam İlişkisi Yönüyle: -Gelirin Dağılımında Yerelden Küresele Dağılım Sorununu Yaratması, -Sosyal Yardım, Sosyal Hizmet ve İstihdam İlişkisinde Sorun Yaratması, -Bölgesel Farklılıkları Dikkate Almama,

G- Kimlik Tanımlama ve İşe Yabancılaşma Sorunu Yönüyle: -Kimlik Tespiti Sorunu, -Birden Fazla İş Yapma Sorunu, -Çocuk İşçiliği Sorunu,

H- Irkçılığa ve Ayrımcılığa Daha Açık Olması Yönüyle: -Irkçılığa ve Ayrımcılığa Neden Olma Sorunu,

I- Sistemsel Sorunlar Yaratması Yönüyle: -Algoritmik Bir Sistemle Kontrol Edilme ve Özgürlüğün Bir Avuntu Olması, İş Dağıtımı Yönünden Algoritmik Çalışan Sistemde Bir Şeffalık Olmaması, -Zaman Farklılığı, -İnternet Erişimine Bağlılık,

gibi sorunlara dolayısıyla da refah azalışına neden olabilmektedir.

 

 

            KAYNAKLAR

-ALCOCK, P., MAY, M., ROWLİNGSON, K. (2008). Sosyal Politika Kuramlar ve Uygulamalar, (Çev. Barış Yıldırım, Botran Mercan, Onur Can Taştan, Osman Tezgel, Şenay Gökbayrak, 2011). Ankara: Siyasal Kitabevi

-ALOİSE, A. (2016). “Commodıtızed Workers: Case Study Research On Labor Law Issues Arısıng From A Set Of “On-Demand/Gig Economy” Platforms”. Comparative LaborLaw &Policy Journal, 37/3, 653-690. (Son Erişim Tarihi: 25.12.2020).

-ATEŞ, M. (2020). Sosyal Politika ve Sosyal Refah Açısından Türkiye’de İnovasyon ve İyi Uygulama Örnekleri. Sosyal Politika Çalışmaları Dergisi. 20/47, s.441-472.

-DE STEFANO, V. (2016). “The Rise of the 'Just-in-Time Workforce': On-Demand Work, Crowd Work and Labour Protection in the 'Gig-Economy”, Conditions of Work and Employment Series, No:71, İnternational Labour Organization. https://www.ilo.org/wcmsp5/groups/public/---ed_protect/---protrav/---travail/documents/publication/wcms_443267.pdf (Son Erişim Tarihi: 28.12.2020)

-DONAVAN, S.A., BRADLEY, D..H., SHİMABUKURO, J.O. (2016). “What Does the Gig Economy Mean for Workers?”. CRS Report, Federal Publications, https://fas.org/sgp/crs/misc/R44365.pdf (Son Erişim Tarihi: 29.12.2020)

-ERDOĞAN, E., ÇİĞDEM, S. (2018). Gig Ekonomisi ve Freelance İşgücünün Yükselişi: Freelanser.com Üzerinden Bir Literatür Taraması. Seçme Yazılar-II (Editör Doç Dr. Ekrem Erdoğan), Sakarya Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri.

-EWEL, Z. (2019). Capitalizing on Mini-Cap Ventures. www.leadersedge.com. (06 February 2019).

-GÜLEÇ, A. (2014). Avrupa Refah Devlet/Sistemlerinin Yeniden Yapılandırılmasında Sosyal Tarafların Rolü: Türkiye Örneği. Çalışma ve Toplum, 2014/2, s.175-187.

-INTERNATİONAL LABOUR ORGANIZATION, Helping the gig economy work better for gig workers, ILO-USA, https://www.ilo.org/washington/WCMS_642303/lang--en/index.htm (Son Erişim Tarihi: 24.12.2020)

-IRANİ, L., SİLBERMAN, M.S. (2013). Turkopticon: Interrupting Worker Invisibility in Amazon Mechanical Turk, paper presented at the SIGCHI Conference on Human Factors in Computing Systems (Paris, 27 April – 2 May), http://crowdsourcing-class.org/readings/downloads/ethics/turkopticon.pdf (Son Erişim Tarihi: 23.12.2020)

-KALKINMA BAKANLIĞI. (2017). Türkiye İşgücü Piyasasındaki Yapısal Dönüşüm. Ankara: Kalkınma Bakanlığı Ekonomik ve Stratejik Araştırmalar Dairesi.

-KALLEBERG, A.L., DUNN, M. (2016). “Good Jobs, Bad Jobs in the Gig Economy, Perspective on Work, http://lerachapters.org/OJS/ojs-2.4.4-1/index.php/PFL/article/viewFile/3112/3087 (Son Erişim Tarihi: 22.12.2020).

-MADGAVKAR, A., MAHAJAN, D. (2019). The Gig Economy Has an Identity Problem And Digital Id Could Fix It. McKinsey Global Institute. McKinsey Insights (24 July 2019). https://www.mckinsey.com/mgi/overview/in-the-news/the-gig-economy-has-an-identity-problem-and-digital-id-could-fix-it (Son Erişim Tarihi: 22.12.2020).

-MARVİT, M.Z. (2014). “How Crowdworkers Became the Ghosts in the Digital Machine,” The Nation (5 February), https://www.thenation.com/article/archive/how-crowdworkers-became-ghosts-digital-machine/ (Son Erişim Tarihi: 26.12.2020).

-MCKİNSEY GLOBAL INSTİTUTE. (2015).  A Labour Market that Works. Connecting Talent with Opportunity in the Digital Age, San Francisco. https://www.mckinsey.com/~/media/mckinsey/featured%20insights/Employment%20and%20Growth/Connecting%20talent%20with%20opportunity%20in%20the%20digital%20age/MGI%20Online%20talent_A_Labor_Market_That_Works_Executive_%20summary_June%202015.ashx (Son Erişim Tarihi: 28.12.2020).

-METİN, B. ÖZAYDIN, M.M. (2016). Çalışma ve Refah. Ankara: Gazi Kitabevi.

-O’BRİEN, S. A. (2020). Prop 22 passes in California, exempting Uber and Lyft from classifying drivers as employees. CNN Businesses. (04 November 2020) https://edition.cnn.com/2020/11/04/tech/california-proposition-22/index.html (Son Erişim Tarihi: 26.12.2020).

-OMAY, U. (2017). Post Homo Servus (Birinci Baskı). İstanbul: Beta Basım.

-ÖZGÜN, B.Ç. (2020). Güney Avrupa Refah Rejimi ve Sosyal Koruma: Kamu Sosyal Harcamaları Açısından Karşılaştırmalı Bir Analiz. Yönetim ve Ekonomi Araştırmalar Dergisi. 18/1, s.59-75.

-PR NEWSWİRE, (2018). IMA Select Solves Lawn Buddy’s Common Gig Economy Problem. PR Newswire US. (13 November 2018).

-ROSENBLAT, A., STARK, L. (2015). Uber’s Drivers: Information Asymmetries and Control in Dynamic Work, Value Walk (Oct. 15, 2015), https://www.valuewalk.com/2015/12/ubers-drivers-information-asymmetries-and-control-in-dynamic-work/ (Son Erişim Tarihi: 21.12.2020)

-TAE, K. (2020). Uber’s Ballot Victory Doesn’t Fix Gig Economy’s Big Problem. Bloomberg Opinion. (11 May 2020). (Son Erişim Tarihi: 23.12.2020)

-THOMSON REUTERS FOUNDATİON (2019). “Race and Religion in Spotlight as ‘Gig Economy’ Faces New Problem.” Easterneye (30 August 2019), s.8.

-TORPEY, E., HOGAN, A. (2016). Working in a Gig Economy. (May 2016), https://www.bls.gov/careeroutlook/2016/article/mobile/what-is-the-gig-economy.htm (Son Erişim Tarihi: 22.12.2020).

           

           

           

           

 

 

[1] Muradiye ATEŞ. Sosyal Politika ve Sosyal Refah Açısından Türkiye’de İnovasyon ve İyi Uygulama Örnekleri. Sosyal Politika Çalışmaları Dergisi 2020 20/47, s.445.

[2] Aslı GÜLEÇ. Avrupa Refah Devlet/Sistemlerinin Yeniden Yapılandırılmasında Sosyal Tarafların Rolü: Türkiye Örneği. Çalışma ve Toplum 2014/2, s.175-187.

[3] Muradiye ATEŞ a.g.m. s. 445-446

[4] Burcu Çağla ÖZGÜL. Güney Avrupa Refah Rejimi ve Sosyal Koruma: Kamu Sosyal Harcamaları Açısından Karşılaştırmalı Bir Analiz. Yönetim ve Ekonomi Araştırmalar Dergisi 2020 18/1, s.61. 

[5] B. METİN, Mehmet Merve ÖZAYDIN. Çalışma ve Refah. (Ankara: Gazi Kitabevi 2016), s.9.

[6] Burcu Çağla ÖZGÜL a.g.m. s.62

[7] Muradiye ATEŞ a.g.m. s. 448-449

[8] Mehmet Merve ÖZAYDIN, Fatma YEŞİLKAYA. Sosyal Yardım İstihdam İlişkisinin Belirlenmesi: Refah Rejimleri İçin Bir Panel Veri Analizi. Sosyal Politika Çalışmaları Dergisi 2020 20/46.

 

[9] Pete ALCOCK, Margaret MAY, Karen ROWLİNGSON (2008). Sosyal Politika Kuramlar ve Uygulamalar, (Çev. Barış Yıldırım, Botran Mercan, Onur Can Taştan, Osman Tezgel, Şenay Gökbayrak). Ankara: Siyasal Kitabevi, s.47-48

[10] Pete ALCOCK vd. a.g.e. s.45

[11] Pete ALCOCK vd. a.g.e. s.49-50

[12] Pete ALCOCK vd. a.g.e. s.50-51

[13] Arne L. KALLEBERG ve Michael DUNN. “Good Jobs, Bad Jobs in the Gig Economy, Perspective on Work, 2016, s.10-11.

[14] Sarah A. DONAVAN ve diğerleri. “What Does the Gig Economy Mean for Workers?”. CRS Report, Federal Publications, 2016, s.1; Arne L. KALLEBERG ve Michael DUNN. a.g.m. s.10-11.

[15] Mckinsey Global Institute.  A Labour Market that Works. Connecting Talent with Opportunity in the Digital Age, San Francisco, 2015, s.1.

[16] Ekrem ERDOĞAN ve Serpil ÇİĞDEM. Gig Ekonomisi ve Freelance İşgücünün Yükselişi: Freelanser.com Üzerinden Bir Literatür Taraması. Seçme Yazılar-II (Editör Doç Dr. Ekrem Erdoğan), Sakarya Üniversitesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri, 2018, s.238-239.

[17] Arne L. KALLEBERG ve Michael DUNN. a.g.m. s.11-12.

[18] Arne L. KALLEBERG ve Michael DUNN. a.g.m. s.11.

[19] Arne L. KALLEBERG ve Michael DUNN. a.g.m. s.11-12.

[20] Arne L. KALLEBERG ve Michael DUNN. a.g.m. s.11.

[21] Einav, Farronato, and Levin, 2015’ten akt. Sarah A. DONAVAN ve diğerleri. a.g.e. s.2

[22] Sarah A. DONAVAN ve diğerleri. a.g.e. s.3.

[23] Sarah A. DONAVAN ve diğerleri. a.g.e. s.2.

[24] 29 U.S.C.: 201-219’dan akt. Sarah A. DONAVAN ve diğerleri. a.g.e. s.8.

[25] Wingfield ve Isaac, 2015’ten akt. Sarah A. DONAVAN ve diğerleri. a.g.e. s.8.

[26] Cardon and Casilli, 2015; Kessler, 2015a; Said 2015; Smith and Leberstein, 2015’ten akt. DE STEFANO, V. “The Rise of the 'Just-in-Time Workforce': On-Demand Work, Crowd Work and Labour Protection in the 'Gig-Economy”, Conditions of Work and Employment Series, No:71, İnternational Labour Organization, 2016, s.1.

[27] Bergvall, Kareborn and Howcroft, 2014; Cherry, 2011; Eurofound, 2015; Felstiner, 2011; Howe, 2006’dan akt. DE STEFANO. a.g.m. s.1.

[28] DE STEFANO. a.g.m. s.3.

[29] Aloisi, 2015; Dagnino, 2015; Greenhouse, 2015; Rogers, 2015b’den akt. DE STEFANO. a.g.m. s.1.

[30] DE STEFANO. a.g.m. s.3.

[31] Eurofound, 2015; Huws, forthcoming’den akt. DE STEFANO. a.g.m. s.3.

[32] Risak ve Warter, 2015’den akt. DE STEFANO. a.g.m. DE STEFANO. a.g.m. s.3.

[33] Sarah A. DONAVAN ve diğerleri. a.g.e.  s.1.

[34] Antonio ALOİSE. “Commodıtızed Workers: Case Study Research On Labor Law Issues Arısıng From A Set Of “On-Demand/Gig Economy” Platforms”. Comparative LaborLaw &Policy Journal, 37/3, 2016, s.660.

[35] Aldrich and Ruef, 2006’den akt. Arne L. KALLEBERG ve Michael DUNN. a.g.m. s.11.

[36] Hill, 2015’ten akt. Arne L. KALLEBERG ve Michael DUNN. a.g.m. s.10.

[37] Antonio ALOİSE a.g.m. s.658.

[38] DE STEFANO. a.g.m. s.5.

[39] Elka TORPEY ve Andrew HOGAN. Working in a Gig Economy. (May 2016), 2016.

[40] Elka TORPEY ve Andrew HOGAN. Working in a Gig Economy. (May 2016), 2016.

[41] Kalkınma Bakanlığı. Türkiye İşgücü Piyasasındaki Yapısal Dönüşüm. Ankara: Kalkınma Bakanlığı Ekonomik ve Stratejik Araştırmalar Dairesi. 2017, s.41.

[42] DE STEFANO. a.g.m. s.5.

[43] Antonio ALOİSE a.g.m. s.658.

[44] Elka TORPEY ve Andrew HOGAN. Working in a Gig Economy. (May 2016), 2016.

[45] Arne L. KALLEBERG ve Michael DUNN. a.g.m. s.12.

[46] Antonio ALOİSE a.g.m. s.665.

[47] International Labor Organization, Helping the gig economy work better for gig workers, ILO-USA.

[48] Antonio ALOİSE a.g.m. s.658.

[49] Kalkınma Bakanlığı. Türkiye İşgücü Piyasasındaki Yapısal Dönüşüm. Ankara: Kalkınma Bakanlığı Ekonomik ve Stratejik Araştırmalar Dairesi. 2017, s.38.

[50] Antonio ALOİSE a.g.m. s.658.

[51] DE STEFANO. a.g.m. s.9.

[52] DE STEFANO. a.g.m. s.9.

[53] Lilly IRANI ve M. Six SILBERMAN. Turkopticon: Interrupting Worker Invisibility in Amazon Mechanical Turk, paper presented at the SIGCHI Conference on Human Factors in Computing Systems (Paris, 27 April – 2 May), 2013, s.611.

[54] Antonio ALOİSE a.g.m. s.665.

[55] Umut OMAY. Post Homo Servus (Birinci Baskı), 2017, s.249.

[56] Moshe Z. MARVİT. “How Crowdworkers Became the Ghosts in the Digital Machine,” The Nation (5 February), 2014.

[57] Thomson Reuters Foundation. a.g.m, s.8.

[58] Shontell, 2011’den akt. Antonio ALOİSE a.g.m. s.662.

[59] Alex ROSENBLAT ve Luke STARK. Uber’s Drivers: Information Asymmetries and Control in Dynamic Work, Value Walk (Oct. 15, 2015), 2015.

[60] DE STEFANO. a.g.m. s.5

[61] Thomson Reuters Foundation. a.g.m. s.8.

[62] DE STEFANO. a.g.m. s.6.

[63] DE STEFANO. a.g.m. s.10.

[64] Sara Ashley O’BRİEN. Prop 22 passes in California, exempting Uber and Lyft from classifying drivers as employees. CNN Businesses. (04 November 2020)

[65] Kim TAE. Uber’s Ballot Victory Doesn’t Fix Gig Economy’s Big Problem. Bloomberg Opinion (11 May 2020).

[66] Zach EWEL. (2019). Capitalizing on Mini-Cap Ventures. www.leadersedge.com. (06 February 2019).

[67] PR NEWSWİRE. IMA Select Solves Lawn Buddy’s Common Gig Economy Problem. PR Newswire US. (13 November 2018).

[68] Anu MADGAVKAR, Deepa MAHAJAN. The Gig Economy Has an Identity Problem And Digital Id Could Fix It. McKinsey Global Institute. McKinsey Insights (24 July 2019).

[69] PR NEWSWİRE. IMA Select Solves Lawn Buddy’s Common Gig Economy Problem. PR Newswire US. (13 November 2018).

[70] PR NEWSWİRE. IMA Select Solves Lawn Buddy’s Common Gig Economy Problem. PR Newswire US. (13 November 2018).